YARGITAY 11. Hukuk Dairesi 2007/7547 E. , 2008/10251 K.

 Tescilli Marka Üzerinde Kazanılmış Hak Elde Edilmesi;Tescilli Marka Üzerinde Kazanılmış Hak Elde Edilmesi; Markayı oluşturan işaretin aynısının veya benzerinin sonradan bir başkası adına tescili mümkün değildir..

# KAZANILMIŞ HAK #TESCİLLİ MARKA # HÜKÜMSÜZLÜK #

Özet:Tescilli markayı oluşturan işaretin aynısının veya benzerinin sonradan bir başkası adına tescili mümkün değildir. Ancak ibare üzerinde taraflarin korunmaya değer üstün hakkı bulunduğuna ve önceki tarihli markaların tescil veya kullanımıyla ilgili olarak dava tarihine kadar bir uyuşmazlık çıkarılmadığına göre söz konusu İbare üzerİnde taraflar yararIna kazanIlmIş hak gerçekleşmİştİr. İçtihat Metni Taraflar arasında görülen davada (Konya Üçüncü Asliye Hukuk Mahkemesi)’nce verilen 27.11.2006 tarih ve 2004/483-2006/317 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davalının müvekkili şirkete ait “Ü… E…”, “E…” ve WÜ… S… E…+Şekil” ibareli tescilli markalarla iltibas yaratacak derecede benzer olan “E… T…” ve “E… L…” markalarını kendi adına tescil ettirdiğini ileri sürerek, davalının haksız rekabet ve müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin tespit ve önlenmesini, davalı markalarının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini, hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkili şirketin “E…” ibaresini 1974 yılından itibaren ticaret unvanı olarak kullandığını, 1987 tarihinde de marka olarak tescili için başvuruda bulunduklarını, ancak ME…” isimli başka bir marka gerekçe gösterilerek başvurunun reddedildiğini, 1992 tarihinde ise “E…” ibaresinin şahıs markası olarak müvekkili adına tescil edildiğini, dava konusu “E… T…” ve “E… L…” markalarının tescil tarihinin ise 25.12.2000 olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı şirketin ticaret unvanını ilk olarak 06.08.1974 tarihinde tescil ettirdiği, davacının “Ü… E…” markasını 10.08.1989 tarihinde, davalının “E… Şekerli Maddeler Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.” markasını 27.01.1994 tarihinde tescil ettirdiği, bu durumda davacı şirketin WE…” ayırt edici unsurunu içeren marka üzerinde üstün hak sahibi olduğu, davalının ticaret unvanının daha eski tarihli olmasının, kendisi adına tescilli markaların terkin edilmemesi için yeterli bir neden oluşturmadığı gerekçesiyle, hükümsüzlük talebi yönünden davanın kabulüne, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespit ve önlenmesi taleplerinin reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dosyada mevcut ticaret sicili belgelerine göre davalı şirket, yapılan nev’i değişikliği sonucunda 1974 tarihinde kurulan E… Şekerli Maddeler Gıda San. ve Tic. Koli. Şti. ve daha sonraki Koli. Şti.’nin devamı niteliğindedir. Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu itibariyle davalının “E…” ibaresini kullanımının sadece ticaret unvanı ile sınırlı olduğu ve işaret üzerinde markalar hukuku bakımından korunmaya değer bir üstün hakkı bulunmadığı kabul edilmiş ise de, mahkemenin bu görüşü isabetli bulunmamaktadır.

Şöyle ki; Davalı şirket, davacı markalarındaki ürünlerle benzer mallar için tescil ettirdiği 1992/133769 “E…” ve 1992/140948 sayılı WE… + taç şekli” asıl unsurlu markalarını 25.03.1994 tarihinde iptal ettirmiş ve ardından 1994/ 149512 sayılı ME… + taç şekli” markasını tescil ettirmiştir. Ayrıca dosyaya sunulan 1978 ve sonraki tarihli faturalar ve 1984 tarihli fiyat tarifelerine göre de, davalı şirket ticaret unvanı ile birlikte “Ece + taç şekli” işaretini ticari faaliyetlerinde kullandığı gibi ürün çeşitlerini “E… Süt, E… Kaymak, E… Şeko, E… Tatsun, E… Sütten…” olarak belirtmek suretiyle; gerek WE…” ibaresini ve gerekse özgün yazım biçimi ve şekli ile “Ece + taç şekli” işaretini 1978-1994 tarihleri arasında tescilsiz ve daha sonraki tarihlerde ise tescilli marka olarak kullandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı şirket de UE…” ibaresi üzerinde marka hakkı sahibidir. Öte yandan, davacı şirket “E…” ibaresini ilk kez 1989 tarihinde *Ü… E…” olarak ve 1996 tarihinde WE…” olarak tescil ettirmiştir. Yine, dava konusu 2000/28457 sayılı “E… + taç şekli + E…lady” ve 2000/28458 sayılı WE… + taç şekli + E…toff” işaretlerinden oluşan davalı markalarından sonra davacı adına tescil edilen 2001/10845 sayılı “Ü… Sürpriz E… + şekil” markası da mevcuttur. Her ne kadar, dava konusu markaların davalının önceki “Ece + taç şekli” markasından bağımsız yeni birer marka olmaları nedeniyle uyuşmazlığın sadece dava konusu markalar gözönüne alınarak çözümlenmesi gerekeceği düşünülse de, aynı sektörde faaliyet gösteren taraflar adına mükerrer olarak tescilli olduğu anlaşılan WE…” ibaresi üzerinde taraflarca kazanılmış hakların niteliği ve menfaatler dengesi de gözetilerek bir çözüme ulaşılması gerekmektedir. 556 sayılı KHK’nın 7/1-b ve 8/1-b bentleri uyarınca, tescilli markayı oluşturan işaretin aynısı veya benzerinin sonradan bir başkası adına tescili mümkün değildir.

Ancak, somut uyuşmazlıkta her iki tarafın da WE…” ibaresi üzerinde korunmaya değer üstün hakkı bulunmaktadır ve önceki tarihli markalarının tescil veya kullanımıyla ilgili olarak dava tarihine kadar aralarında bir uyuşmazlık çıkartılmamak suretiyle söz konusu ibare üzerinde taraflar yararına kazanılmış hak gerçekleşmiştir. O halde, davalının “E… + taç şekli” işaretini de içeren dava konusu 2000/28457 ve 2000/28458 sayılı markalarını davacının tescilli “E…” ibareli markalarına yakınlaştırarak (benzeştirerek) ilişkilendirme ihtimalini de içeren iltibas tehlikesi ve haksız yararlanma amacını taşıyıp taşımadığının ya da dava konusu markaların seri marka niteliğinde olup olmadıklarının tartışılması gerekir.

Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.

Yukarıdaki açıklama ve davalının daha önceki kullanımları da gözönüne alındığında; davalının başlangıçta tescilsiz ve 1994 tarihinden itibaren de tescilli olarak özgün biçimiyle uzun süredir kullandığı markasındaki “E… + taç şekli” asli unsurunu herhangi bir değişikliğe uğratmaksızın ancak, yanına “E…lady” ve ME…toff” ibarelerini eklemek suretiyle tescil ettirdiği dava konusu markaların seri marka niteliğinde oldukları anlaşılmaktadır. Çünkü, dava konusu markalardaki WE…” ibaresi davacı markalarının da asli unsurunu oluşturmakla birlikte, davalı özellikle çok önceden beri kullandığı WE… + taç şekli” markasındaki özgün biçimi değiştirmeden dava konusu markalara da taşıyarak işletmesel köken anlamında dava konusu markalar ile arasındaki bağlantıyı oluşturmuştur.

Tarafların “E…” asli unsuruna sahip önceki tarihli mükerrer markalarının varlığı ve hükümsüz kılınmadığı müddetçe her ikisinin de birbirlerinin mükerrer markalarını kullanmaktan men edemeyecek olmaları gözönüne alındığında, iltibas tehlikesi yaratmayacak şekilde tescil olunan dava konusu seri markaların KHK’nın 42. maddesi uyarınca hükümsüz kılınması kazanılmış haklar ilkesine uygun düşmeyeceği gibi taraflar arasındaki menfaatler dengesini de zedeler. Aksi düşünüldüğünde, başlangıçta karşı çıkılmaması sonucunda farklı işletmeler adına tescil edilmiş ve uzun süredir varlığını sürdüren mükerrer markaların varlığı halinde, işaretler arasında benzeştirme, yakınlaştırma (iltibas tehlikesi) amacını taşımayan seri markaların daha sonraki tarihlerde heşr iki işletme adına da tescili mümkün olamayacaktır.

Oysa, bir işletme ile özdeşleşmiş markanın zaman içindeki değişiklik ve gelişmelere uyum sağlaması ve asıl unsuru korunarak seri markalar yoluyla kendini yenilemesi zorunlu ve gerekli olabilir. Dava konusu seri markalarda korunan “E… + taç şekli” asli unsuru ile birlikte yer alan “E.Jady” ve wE…toff” ibarelerinin de, davacı markaları ile yakınlaştırma, benzeştirme yoluyla iltibas tehlikesine ve bu suretle haksız yarar sağlamaya yol açmadığı anlaşıldığından; tarafların markalarında mükerrer olarak yer alan “E…” ibaresinin varlığından dolayı somut uyuşmazlıkta 556 sayılı KHK’nın 7/1-b ve 8/1-b bendindeki yasal koşulların oluştuğundan söz edilemeyecektir.

O halde, marka hükümsüzlüğüne yönelik davanın da reddine karar verilmesi gerektiği halde, dava konusu markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru görülmediğinden, kararın temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın temyiz eden davalı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19.09.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.