Markanın Farklı Sınıflarda Kullanımı ve Tanınmış Marka; Bir markanın tanınmış marka niteliği kazanabilmesi için ait olduğu sektörü kapsaması yeterlidir.

T.C. YARGITAY ONBİRİNCİ HUKUK DAİRESİ 2004/2724 ESAS, 2006/2496 KARAR

# HİZMET SINIFINDAKİ MARKA #

“İçtihat Metni” Taraflar arasında görülen davada Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 01.12.2004 tarih ve 2003/107 – 2004/322 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin 1920 yılından itibaren hukuk hizmetleri için kullandığı “Y…” ibaresini 42 nci sınıf hizmetler için 16.05.2001 tarihinde “Y…&Y…” markası olarak tescil ettirdiğini, markanın sürekli ve düzenli kullanımı sonucu alanında maruf ve meşhur hale geldiğini, davalının aynı marka için 14.sınıfta yaptığı başvuruya müvekkilinin markasının tanınmış marka olduğundan bahisle yapılan itirazın markalar dairesi ve Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından reddedildiğini, bir markanın tanınmış marka niteliğini kazanabilmesi için tanınmışlığın ve iyi itibarın tüm mal ve hizmet alanlarını kapsamasının gerekmeyip, sadece ait olduğu sektörü kapsamasının yeterli olduğunu, müvekkilinin ulusal ve uluslar arası alanda yaptığı iş ve işlemler ile tanınmış olması nedeniyle 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8/4 ncü maddesi uyarınca davalının tescilinin mümkün olmadığını ileri sürerek, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurul kararının iptaline ve müvekkilinin markasının tanınmış marka olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı vekili, her iki markanın kapsadığı mal ve hizmet gruplarının birbirinden tamamıyla farklı olduğu, davacının markasının tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için “Y…” denildiğinde bu markanın kullanıldığı hizmetin refleks olarak hatırlanması, marka ile malın özdeşleşmesinin gerektiği, davacının bu durumu ispata yarar nitelikte delil ibraz etmemiş bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı A…. Ş……. Y…, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki belgelere göre, davacının hizmet sınıfındaki markası için üç nesildir devam eden 80 yıllık avukatlık mesleğine dayandığı, ancak, bu ibarenin avukatlık mesleği ile birlikte uzun süredir kullanılmış olmasının 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname anlamında sınai hak doğuran bir kullanım sayılamayacağı, kaldı ki avukatlık mesleğinin kamu hizmeti ve serbest meslek olup, ticari sayılamayacağı, Türkiye Barolar Birliği Reklam Yasağı Yönetmeliği 6/son maddesi uyarınca Avukatlık hizmetinin hiçbir unvan altında marka tesciline konu olamayacağının düzenlendiği, davacının dosya kapsamındaki tanınmışlığa ilişkin delillerinin hukukçu ve avukat kimliği ile bağlantılı ulusal ve uluslar arası çalışmaları hakkında olduğu, gerek Yargıtay ve gerekse WIPO Uzmanlar Komitesinin tavsiye kararlarında belirtilen tanınmış marka kriterlerinin oluşmadığı, tarafların markalarının benzer olduğu ancak tescil konusu mal ve hizmetlerin farklı sınıflarda bulunduğu, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8/4 ncü maddesinin ilk cümlesi uyarınca tescile engel oluşturmayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 13.03.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.