T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2000/2154 K. 2000/5469 T. 13.6.2000

 Tanınmış Marka İddiasının İspat Edilmesi Gerektiğine İlişkin Yargıtay Kararı; Tescile itiraz eden dava dışı firma, dünya çapında tanınmış marka sahibi olduğunu iddia etmekte ancak ispatlayamamaktadır.

# MARKA/DÜNYACA TANINMIŞ #

( Tescile İtiraz Eden Dava Dışı Firmanın Buna İlişkin Belge Sunamaması – Davacıya Bu Firmaya Karşı Dava İçin Önel Tanınması ) MARKANIN DÜNYACA TANINMIŞ OLUP OLMADIĞININ TESBİTİ ( Tescile İtiraz Eden Dava Dışı Firma – Mahkemenin Markanın Herkesce Bilindiğini Kabul Ederek Hüküm Tesisi ) İSBAT GEREKMEMESİ ( Mahkemenin Markanın Herkesce Bilindiğini Kabul Ederek Hüküm Tesisi )

ÖZET : Tescile itiraz eden dava dışı firma, dünya çapında tanınmış marka sahibi olduğunu iddia etmesine karşın, buna ilişkin belge sunamadığına göre, davacı vekiline bu firmaya karşı dava açması için uygun bir önel tanınması, davanın açılması halinde, red kararının kaldırılmasına ilişkin bu dava ile birleştirilip birlikte görülerek, anılan firmaya ait markanın dünyaca tanınmış bir marka olup olmadığı açıklığa kavuşturularak hükme bağlanması gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın ( Ankara Beşinci Asliye Ticaret Mahkemesi )nce görülerek verilen 30.12.1999 tarih ve 1999/505-1999/745 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin kozmetik eşyalarda kullanılmak üzere “E…. markasının tescili için yapılan başvurunun davalı Enstitü’ce dava dışı yabancı şirketin itirazı üzerine reddedildiğini, oysa müvekkilinin 1992 yılından beri bu markayı kullandığını ve tescil için de dava dışı şirketten önce girişimde bulunduğunu, tanınmışlık iddiasının kanıtlanamadığını, markaların ilişkin olduğu mal sınıflarının farklı olduğunu ileri sürerek, Enstitü’nün Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun 5.8.1998 tarih ve M-375 no’lu red kararının iptalini talep etmiştir.

Davalı vekili, tescili istenilen markanın dava dışı şirkete ait tanınmış bir marka olması nedeniyle 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesi uyarınca başvurunun reddedildiğini savunmuştur. Mahkemece, sunulan kanıtlara dayanılarak, dava dışı şirkete ait “E…” markasının tanınmış bir marka olduğu ve Paris Konvansiyonu’nun 6. mükerrer maddesi hükmü uyarınca farklı mal ve hizmetlerle ilgili olarak da sahibine koruma sağlayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, davacının marka tescil isteminin davalı TPE. tarafından reddi ve sonrasında red kararına yönelik itirazın Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nca reddedilmesi üzerine bu red kararının kaldırılması istemine ilişkindir.

Davalı Enstitü, davacı başvurusunun ilanından sonra dava dışı Fransız firmasının itirazını yerinde bularak, bu firmanın “E….” markasının dünyaca tanınmış marka olduğu ve 556 sayılı KHK. nin 8/4. maddesine göre, farklı mal sınıfında dahi olsa bu markanın başkası adına tescilinin mümkün olmadığı sonucuna varmıştır. Böyle olmakla birlikte, dava dışı yabancı firmaya ait anılan markanın tanınmış marka olarak tescilli olduğuna dair dava dosyasında bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.

Ancak mahkemece bu markanın dünya çapında tanınmış bir marka olduğunun herkesce bilindiği HUMK. nun 238/2. maddesi hükmü uyarınca ayrıca ispatının gerekmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Tescile itiraz eden dava dışı firma, dünya çapında tanınmış marka sahibi olduğunu iddia etmesine karşın buna ilişkin belge sunamadığına göre, davacı vekiline bu firmaya karşı dava açması için uygun bir önel tanınması, davanın açılması halinde bu dava ile birleştirilip birlikte görülerek, anılan firmaya ait markanın dünyaca tanınmış bir marka olup olmadığı açıklığa kavuşturularak hükme bağlanması gerekirken, somut uyuşmazlıkta uygulama yeri olmayan HUMK. nun 238. maddesine yapılan gönderme ile yetinilmek suretiyle eksik inceleme ve yetersiz araştırmaya dayalı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına ( BOZULMASINA ), 100.000.000.lira duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak kendisini duruşmada vekille temsil ettiren davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13.6.2000 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.