Tanınmışlık Düzeyi Marka koruması mal ve hizmetler için öngörülmektedir ve doğal olarak bu mal ve hizmetlerin hitap ettiği toplum kesimleri de farklı farklıdır. Buna göre, örneğin gıda ürünlerinin toplumda hitap ettiği kesim ve buna bağlı olarak bilinirlik düzeyleri ile daha teknik ürünlerden olan diş hekimliğine ilişkin araçların bilinirlik düzeyleri birbirinden farklı olacaktır. 

Bu nedenle tanınmış marka olarak değerlendirmeye alınacak markalar için mal ve hizmetleri ne olursa olsun aynı seviyede bir tanınmışlık derecesi aramak uygun bir yaklaşım değildir. Tanınmışlığın tespiti konusunda, markanın konu olduğu mal ve hizmetlerin özel olarak değerlendirilerek, bu konudaki mevcut veriler ışığında tanınmışlık düzeyine ilişkin bir yargıya varılması gerekir. Buradaki en uygun yaklaşım; somut olayın özelliklerine göre tanınmış marka değerlendirmesi yapmak ve tanınmışlık düzeyini değerlendirirken markanın kullanıldığı mal ve hizmetleri göz önünde bulundurmaktır. 

Toplumun İlgili Kesimi Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin E2005/14028 K2007/5223 sayılı “Uni” kararında 556 sayılı KHK’nın 7/1(ı) maddesi anlamında tanınmış markalardan söz edilebilmesi için, bir hizmet veya ticaret markasının toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması gerektiği ifade edilmiştir. Mahkeme söz konusu kararda ilgili sektörü; markanın kullanıldığı ürün ve hizmetlerin Türkiye’deki gerçek ve potansiyel alıcıları, bu alandaki iş çevreleri ve markanın kullanılacağı ürün ve hizmetlerin dağıtım kanallarında yer alan kişiler ve satıcılar olarak tanımlamıştır.

 Sonuç olarak, markanın tanınmışlığı değerlendirilirken, ilgili mahkeme kararlarında da belirtildiği üzere, toplumun marka ile ilgili olan kesimindeki bilinirliği dikkate alınmalıdır. Toplumun ilgili kesimi, markanın hitap ettiği tüketici kitlesinin niteliğine göre de değerlendirilmelidir. Karıştırılma ihtimalinin belirlenmesinde dikkate alındığı gibi, mal ve hizmetin niteliği ve hedef aldığı alıcı kitlesi toplumun ilgili kesiminin belirlenmesinde yol gösterici olacaktır. Mal ve hizmetlerin niteliği gereği, her kesimden tüketici grubuna, özel bir tüketici grubuna ya da gruplarına veya uzmanlık gerektiren bir tüketici grubuna hitap etmesi hallerine göre tanınmışlığın aranacağı ilgili kesimin kapsamı farklı değerlendirilmelidir.

 Mal ve hizmetler, ucuz ve günlük tüketime yönelik, şişe suları ve kağıt mendil örneklerinde olduğu gibi, her kesimden alıcı grubuna hitap ediyorsa geniş halk kitlesi nezdinde bilinirlik aranmalıdır. Mal ve hizmetlerin, şekerleme örneğinde olduğu gibi, daha çok çocuklar gibi özel bir tüketici grubuna ya da çeşitli yaş grupları ve aralarında eğitim farkı bulunan çeşitli gruplar gibi özel birkaç tüketici grubuna hitap etmesi halinde, söz konusu tüketici grupları dikkate alınmalıdır. Mal ya da hizmetlerin, “stetoskop” örneğinde olduğu gibi uzman bir alıcı kitleye hitap etmesi halinde, markanın tanınmışlığının uzmanlık sahibi grup dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekir. Markanın tanınmışlık incelemesinde söz konusu olan toplumun ilgili kesimi değerlendirilirken markanın fiili tüketicileri yanında potansiyel tüketicilerinin de dikkate alınması gerekmektedir. Potansiyel tüketicilerden anlaşılması gereken ise marka ile doğrudan değil dolaylı olarak temas kurulması halidir. 

Bu temas, aynı mal ve hizmet için diğer bir markanın kullanılması sırasında olabileceği gibi, reklam faaliyetleri aracılığıyla da kurulabilir. Koruma Kapsamı Markanın pek çok mal ve hizmet grubunda tescilli olması durumunda, tanınmışlığın her mal ve hizmet için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Yapılan incelemede markanın tescile bağlanmış olan bazı mal ve hizmetler açısından tanınmış olduğunun tespit edilmesi durumunda, tanınmış marka korumasının yalnızca söz konusu mal ve hizmetler açısından sağlanması gerekmektedir. Koruma kapsamının farklı mal ve hizmetlere genişletilmesi konusunda ise 8/4 fıkrasında sayılan koşulların varlığı aranacaktır.

 İlgili Coğrafi Alan Markanın, korumanın talep edildiği ülkede tanınmışlığa sahip olması gerekir. Bu anlamda ilgili coğrafi alanda tanınmış olma, tüm ülke genelinde bilinir olmayı değil, ilgili ülkenin önemli bir kısmında bilinirliğe sahip olmayı ifade eder. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi “Uni” kararında aynı doğrultuda ifadelere yer vermiştir. Tanınmışlığın ispat edilmesine yönelik deliller koruma talep edilen ülkeye ilişkin olmalıdır. Örneğin marka ile ilgili olarak sunulan satış rakamları Türkiye’de elde edilmiş olan satış değerlerini, marka için yapılan tanıtım faaliyetlerine ilişkin delillerin de Türkiye’de yapılmış faaliyetleri içeren deliller olması gerekir. İtiraz sahibinin markasına ilişkin diğer ülkelerdeki faaliyetlerini gösteren belgeler bu kapsamda delil olarak kabul edilemez. 

Tanınmışlık Zamanı Tanınmışlık, çeşitli faktörlerin etkisiyle (piyasa koşulları, tanıtım faaliyetleri, pazar payı vs.) zaman içerisinde değişkenlik gösteren bir olgudur. Tanınmışlığın belirlenmesinde önemli olan tanınmışlık iddiasının ortaya atıldığı zamana göre değerlendirme yapılmasıdır. Örneğin, itiraz sahibi, itiraz edilen markanın başvuru tarihinde tanınmışlığa sahip olduğunu göstermek zorundadır. Tanınmışlığa ilişkin delillerin de itiraz edilen markanın başvuru tarihinde markanın tanınmış olduğunu gösterir nitelikte olması gerekir. 

Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2006 yılındaki “Form” kararında; “…kaldı ki dava tarihinde tanınmış olarak kabul edilecek bir markanın mutlak ret nedeni olarak engel teşkil etmesi gereken zamanda bu tanınmışlığın sürüyor olup olmayacağı dahi şüpheli olduğu gibi, TPE hasım gösterilerek açılacak bir davanın süresiz olarak kesin hüküm niteliğini koruyacak olmasının marka hukuku açısından ne derece isabetli olduğunun da tartışılması gerekecektir” ifadelerine yer vererek markanın tanınmış olduğu zamana ve tanınmışlığa ilişkin verilen kararların ilelebet geçerliliğini koruyamayacağına dikkati çekmiştir. Aynı husus aynı mahkemenin 2006 yılındaki “Pixar” kararında da vurgulanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir