YARGITAY 11. Hukuk Dairesi 2004/9139 E. , 2005/7005 K.

 İştigal sektörünü ifade etme anlam ve işlevi taşıdığının anlaşılmasına göre, davanın kabulü gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddi isabetsiz görülmüştür.

İçtihat Metni Taraflar arasında görülen davada Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen  27.04.2004 tarih ve 2004/370 – 2004/83 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 28.6.2005 gününde davacı avukatı Işılay gelip, davalı avukatı tebliğe rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin bir kısım sebzelerin bir araya getirilmesinden oluşan kompozisyona ilişkin şeklin tescili başvurusunun davalı kurumca 556 sayılı KHK’nin 7/a ve c bentleri gerekçe gösterilerek reddedildiğini, oysa bu işaretin ayırt edicilik özeliğinin bulunduğunu, asıl ve vasıf bildirmediği gibi kullanılmakla ayırt edicilik niteliği kazandığını ileri sürerek, yeniden inceleme ve değerlendirme başvurusunun reddine ilişkin 27.09.2002 tarih ve M-1782 sayılı kararın iptalini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlara göre, tescil istemine konu kompozisyonun başlı başına marka olabilecek bir işaret olmasına karşın bu şeklin marka olarak tescili suretiyle koruma altına alınmak istenilen şeklin içerdiği emtialarda aynı ve benzer olup, 556 sayılı KHK’nin 7/c bendi uyarınca nitelik belirleyici olduğu, itirazda dayanılmayan 7/son maddesinin gözönüne alınamayacağı gibi, esasen kullanımla ayırt ediciliğin de sağlandığı iddiasının ispatlanamadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Davacının mavi zemin üzerine birkaç sebze tasviriyle oluşturduğu tescil başvurusuna konu kompozisyonunun 556 sayılı KHK’nin 7/a maddesinde belirtilen özellikleri taşıması nedeniyle tek başına marka olabilecek bir işaret kabilinden şekil markası koşullarına sahip olduğu yönündeki mahkeme görüşü isabetlidir. Bu durumda, davanın ret gerekçesi olarak gösterilen ayrı KHK’nin 7/c maddesi hükmü anlamında böyle bir işaret markasının tescili suretiyle koruma altına alınmak istenilen 29 ve 30. sınıf kapsamındaki emtialarla aynı ve benzer olup olmadığı, nitelik (vasıf) belirtip belirtmediğinin saptanması gerekmektedir. Yasa koyucunun anılan madde ile ilgili gerekçesinde de belirtildiği üzere, bir işaretin marka olabilmesi için öncelikle ayırt edici olması ve kişilerin marka isteme hakkına sahip olmasının gerekmesi nedeniyle her işaretin marka olamayacağı, çeşit, kalite, vasıf, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak göstermemesi zorunludur.

Davaya konut işaret (şekil) markası incelendiğinde, mavi zemin üzerine havuç, domates, soğan gibi sebzelerin farklı ve özgün biçimde kompoze edilerek oluşturulduğu, bu işaretin pek çok ülkede bu haliyle tescilli olduğu ve üretilip pazarlanan ürünlerde marka olarak kullanılageldiği görülmektedir. Böyle bir işaret, genel olarak tüm sebzeleri ima veya ifade etmediğine, sadece markanın kompozisyonda somut olarak resmedilen sebzelerin çok ötesinde sebzeleri ve sebze mahreçli işlenmiş yiyecekleri tescilli marka korumasına almayı amaçlanmasına, genel olarak tüm sebzelerin cins ve niteliğini veya kompozisyonda yer alan sebzeleri tekil olarak belirtme sonucunu doğurmaktan çok, ilişkin bulunduğu iştigal sektörünü ifade etme anlam ve işlevi taşıdığının anlaşılmasına göre, davanın kabulü gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddi isabetsiz görülmüştür.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir edilen 400.-YTL duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 30.06.2005 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.