Marka Tescilinde Esas Unsur; Henüz tescil aşamasına gelinmemiş prosedür içerisinde, tescil talebi zamansız bir istek niteliğindedir.

T.C. YARGITAY ONBİRİNCİ HUKUK DAİRESİ 2001/5627 ESAS, 2001/8669 KARAR

“ÖZET” MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDAKİ 556 SAYILI KHK. İLE GETİRİLEN DÜZENLEMEYLE, TPE’NİN TASARRUFLARINA KARŞI ADLİ YARGI YOLU AÇILMIŞ VE BU HUSUS, ANILAN KARARNAMENİN 71. MADDESİNDE DE EMREDİCİ HÜKÜM OLARAK DÜZENLENMİŞ BULUNMAKTADIR. BU NEDENLE, HENÜZ TESCİL AŞAMASINA GELİNMEMİŞ PROSEDÜR İÇERİSİNDE TESCİL TALEBİ ZAMANSIZ BİR İSTEK NİTELİĞİNDE OLDUĞUNDAN, BU GEREKÇE İLE REDDİ GEREKİRKEN, MAHKEMECE TESCİL İSTEMİNİN, İDARİ BİR İŞLEM OLMASI GEREKÇESİYLE REDDİ DOĞRU DEĞİLDİR.

“İçtihat Metni” Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye Dördüncü Ticaret Mahkemesince verilen 23.2.2001 tarih ve 2000/799-2001/186 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı A…. A.G. vekili, müvekkili tarafından tescilli olarak kullanılan ve tüm dünyada çok tanınmış, meşhur ve bilinen “üç şeritten ibaret şekil markasının, müvekkili ürünleri ile de adeta özdeşleşmiş olduğunu, anılan markanın çeşitli ürünler için davalı Enstitü nezdinde başlı başına tescilli olduğunu, tescil talebine konu olan markanın tescili talep edilen şekil ve aynı mallar için halen bir çok ülkede tescilli olduğu gibi, Madrid Anlaşması uyarınca uluslararası tescile de sahip bulunduğunu, davaya konu tescili talep edilen markanın müvekkilinin çok tanınmış markalarından olan “üç şerit”in en çok kullanıldığı ürünlerden biri olan spor ayakkabısı üzerinde kullanım şeklini gösterdiğini, burada tescil isteminin spor ayakkabısını kapsamadığını ileri sürerek, “üç şerit” markasının tescil isteminin TPE. nin Yeniden inceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından reddine ilişkin 17.7.2000 günlü ve M-769 sayılı kararın iptali ite karara konu markanın tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davaya cevabında, tescil isteminin marka örneği üzerinde esas unsur durumunda bulunan şekilden ibaret markanın, marka olarak üzerinde kullanılacağı malın cinsini, çeşidini ve diğer karakteristik özellikleri belirten işaret ve adlandırmalardan olduğu tespit edildiği için 556 sayılı KHK. nin 7/1-c maddesine istinaden reddedildiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki kanıtlara nazaran, davacının paralel üç çizgiden oluşan markasını kullandığı mal ile birlikte tescilini istediği, burada markanın üç paralel çizgiden oluştuğu ve gerek dünyada ve gerekse ülkemizde tanınmış marka olduğu, 556 sayılı KHK. nin 5. maddesinde öngörülen bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlayan niteliğinin de bulunduğu, aynı KHK. nin 5/2. maddesi uyarınca markanın mal veya ambalaj ile tescil edilebileceği, bu durumun mal ve ambalaj için tescilli marka sahibine inhisari bir hak tanımayacağı, Markalar Hakkındaki 556 sayılı KHK. nin 7/1-c maddesinde düzenlenen mutlak ret sebebinin kabulü için iki neden öngörüldüğü, bunlardan birinin marka olarak tescili istenen işaretin, ilgili mal veya hizmetin kendisini veya ürünün bazı karakteristik özelliklerini belirten ad veya işaretlerden oluşması hali olup, bu durumda kavram ile müstakbel markanın ayrı olması hali, diğerinin ise, malın ve hizmetin kendisine veya onun bazı karakteristiklerini ifade eden bir ad veya işaretin marka olarak tescili suretiyle, herkesin kullandığı bir işareti bir şahsın inhisarına vermemek düşüncesi olduğu, somut olayda 556 sayılı KHK. nin 5/2. ve 7/1-c maddesinin birlikte değerlendirilmesi halinde, üç paralel çizgi şeklindeki markanın davacıya ayakkabı üzerinde inhisar hakkı tanımayacağı ve-7/1-c maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulü ile TPE. Yeniden inceleme ve Değerlendirme Kurulu´nun 17.7.2000 tarih ve M-769 sayılı marka başvurusunun reddine ilişkin kararının iptaline, tescil isteminin ise idari bir işlem olduğundan reddine karar verilmiştir.

Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı TPE. vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.

Davacı vekilinin temyizine gelince; yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılabileceği üzere davacı vekili, TPE. nin Yeniden inceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptali istemi ile birlikte, markanın da tesciline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece ise, tescil isteminin idari bir işlem olması nedeniyle bu istemin reddine karar verilmiştir. Markaların Korunması Hakkında 556 sayılı KHK. ile getirilen düzenlemeye göre, Türk Patent Enstitüsü tasarruflarına karşı adli yargı yolu açılmış ve anılan kararnamenin 71. maddesi ile bu husus emredici hükümle düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle mahkemenin, tescil işleminin idari bir işlem olarak değerlendirilmesi ve sonuçta bu tasarrufa karşı idari yargı yoluna gidilebileceği yorumunu getiren kabulü doğru görülmemiştir. Ancak, anılan kararnamenin getirdiği düzenlemede, marka başvurusu üzerine Enstitü´ce 29-32. maddeler kapsamında yapılan inceleme sonucunda ve 33. maddeye göre, henüz ilan yapılmadan başvurunun reddi halinde, aynı kararnamenin 47 ve onu izleyen maddelerine göre, bu tasarrufa karşı itiraz prosedürü ve bu prosedür sonucu Yeniden inceleme ve Değerlendirme kurulu kararına karşı dava açılabileceği kabul edilmiştir, inceleme konusu bu dava da, bu -aşamada açılmış, marka başvurusunun reddine ilişkin Yeniden inceleme ve Değerlendirme Kurulu Kararının iptaline ilişkindir.

Bu dava sonucunda verilecek mahkeme kararı, Enstitü´nün Kararnamenin 29-32. maddelerini tamamlayan ve marka başvurusunun bu maddeler çerçevesinde kabul edilebilirliğine yönelik bir karardır. Bu kararın kesinleşmesini müteakip Enstitü’ce başvurunun 33. madde gereğince yayınlanması ve bundan sonra bu yayınlamaya karşı itirazlar var ise, 34-36. maddeler çerçevesinde işlem yapılması ve bu işlemlerin tamamlanmasından sonra 39. madde gereğince bu davadaki istek kalemlerinden birini oluşturan tescil işleminin yerine getirilmesi gerekir. Yukarıda açıklamalara göre, henüz tescil aşamasına gelinmemiş prosedür içerisinde tescil talebi, zamansız bir istek niteliğinde olduğundan bu gerekçe ile reddi gerekmektedir. Bu nedenlerle mahkemenin tescil talebinin reddi sonucu itibariyle doğru görülmüş ve davacı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun görülen mahkeme kararının (ONANMASINA), 3.240.000´ar lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz eden taraflardan alınmasına, 5.11.2001 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.