Mutlak Ret Nedenleri (absolute grounds for refusal): Mutlak ret nedenleri başvurusu yapılan kelimenin / şeklin kendisinden (anlam, görünüm, vs.) kaynaklanan ret nedenleridir.

Ofis tarafından resen incelenecek ret nedenleri anlamına gelmez. Nispi Ret Nedenleri (relative grounds for refusal): Başvurusu yapılan kelimenin / şeklin üçüncü kişilerin önceki marka haklarıyla çatışması durumunda ortaya çıkan ret nedenleridir. Farklı ülkelerin farklı mevzuatlarına göre resen ya da ilana itiraz üzerine incelenebilir. İlana itiraz üzerine incelenecek ret nedenleri anlamına gelmez.

Cornish, mutlak ve nispi ret nedenleri arasındaki farkı takip eden biçimde açıklamaktadır: “…(ret nedenleri) iki kategoriye ayrılmaktadır: a) mutlak nedenler, ayırt ediciliğe ilişkin olarak işaretin kendisinden kaynaklanan (inherent) uygun bulunmama hallerine ve kamu yararı ile ilgili belirli uygun bulmama hallerine ilişkindir; b) nispi nedenler, başka bir tacirin veya sahibin (işaretle) çatışan önceki haklara sahip olması durumunda ortaya çıkar.” Bainbridge ise, mutlak ve nispi ret nedenleri arasındaki farkı aşağıdaki biçimde ifade etmektedir: “…mutlak ret nedenleri açısından reddedilen markalar, belirli istisnalar hariç olmak üzere, kendiliğinden tescil edilemez niteliktedir.

Nispi nedenler açısından, başvurulan marka ve önceki markalar veya önceki diğer haklar arasındaki ilişki önemlidir. Nispi ret nedenleri tescilli markalara tecavüzün söz konusu olduğu durumlarla yakın paralellik içermektedir.” Marka Mutlak Ret Nedenleri Genel Yanlış Algılama / Bilgi: Türkiye’de akademide, literatürde yer edinmiş önemli bir yanlış algılama / bilgi söz konusudur. Mutlak ret nedenleri Ofis tarafından resen incelenecek ret nedenleri olarak algılanmakta, nispi ret nedenleri ise ilana itiraz üzerine incelenecek ret nedenleri olarak değerlendirilmektedir. Bu bilgi yanlıştır. Marka ofisleri, nispi ret nedenlerini resen, ilana itiraz üzerine ya da hem resen hem de ilana itiraz üzerine iki aşamalı olarak inceleyebilir. Nispi ret nedenleri bakımından önemli olan husus, başvurusu yapılan kelimenin veya şeklin üçüncü kişilerin önceki marka haklarıyla ∗Çalışma içeriğinde atıfta bulunulan Yargıtay kararları, Dr. Hakan Karan – Mehmet Kılıç’a ait Markaların  Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat (Turhan Yayınevi, 2004) adlı kitap s.100 ila 194’den derlenmiştir. 1 W.R. CORNISH, Intellectual Property: Patents, Copyright, Trade Marks and Alleged Rights (Third Edition),Londra, Sweet & Maxwell, 1996, s. 584-585. 2 David I BAINBRIDGE, Intellectual Property (Fifth Edition), Harlow, Pearson Education Limited, 2002, s. 556.2 (aynılık, ayırt edilemeyecek derecedebenzerlik, karıştırılabilecek, ilişkilendirilebilecek derecede benzerlik, eskiye dayalı kullanım, tanınmışlık, vb.) çatışma içerisinde olması durumudur.

Mutlak ret nedenlerinde değerlendirmede esas olan başvuruyu oluşturan kelimenin / şeklin kendisinden (anlamından, görünümden, bıraktığı baskın izlenimden) kaynaklanan ret durumudur. Mutlak ret nedenleri üçüncü kişilerin önceki haklarıyla bir çatışma olması durumunu kapsamaz. Bununla birlikte, mutlak ret nedenleri de ilana itiraz üzerine veya ilandan sonra üçüncü kişi görüşü prosedürü doğrultusunda incelenebilmektedir. 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’nin 35inci maddesi hükmüne göre “Tescil başvurusu yapılmış markanın 7 nci ve 8 inci madde hükümlerine göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin itirazlar ile başvurunun kötü niyetle yapıldığına ilişkin itirazlar ilgili kişiler tarafından marka başvurusunun yayınından itibaren üç ay içerisinde yapılır.” Yani 7nci madde kapsamındaki ret gerekçeleri ilana itiraz üzerine de değerlendirilebilir. Aynı KHK’nın 34üncü maddesi kapsamında düzenlenen üçüncü kişilerin görüşleri müessesesi de benzer bir yaklaşım içermektedir.

Hüküm takip eden şekildedir: “Marka başvurusunun yayınından sonra,herhangi bir gerçek veya tüzel kişi veya herhangi bir grup veya hizmetleri temin edenler,üreticiler veya imalatçıları temsil eden bir organ, tacir veya tüketiciler, 7nci maddeye göre,markanın tescil için yeterli nitelikleri taşımadığını belirten yazılı görüşlerini Enstitüye sunabilir. Ancak bu kişiler, Enstitü nezdinde işlemlere taraf olamaz.” Açıklandığı ve görüldüğü üzere, mutlak ret nedenleri kategorisinin resen incelenecek ret nedenleri anlamı ile, nispi ret nedenleri kategorisinin ise ilana itiraz üzerine incelenecek ret nedenleri anlamı ile ilintisi bulunmamaktadır.

Yanlış Algılama / Bilginin Gerekçesi: Yanlış bilginin gerekçesi 556 sayılı KHK’nın 7nci maddesi için seçilen başlıkla maddenin içeriği arasındaki uyumsuzluktur. 7nci madde “mutlak ret nedenleri” başlığını taşımasına rağmen 7/1-(b) bendi önceden tescilli veya başvurusu yapılmış markalarla aynı tür malları/hizmetleri kapsayan aynı ya da ayırt edilemeyecek derecede benzer markaların reddedileceği hükmünü içermektedir. Dolayısıyla 7/1-(b) bendinde sayılan hal üçüncü kişilerin önceki haklarıyla çatışmayı içeren bir durumdur ve nispi bir ret nedenidir. Ancak, 7/1-(b) bendi nispi bir ret nedeni olmasına rağmen mutlak ret nedenleri başlığını taşıyan 7nci madde kapsamında sayılmıştır.

Bu durumun yol açtığı sonuç ise, Türkiye’de mutlak ret nedeni teriminin gerçek anlamını yitirerek resen incelenen ret nedenleri olarak algılanması ve nispi ret nedenlerinin de gerçek anlamını kaybederek itiraz üzerine incelenen ret nedenleri gibi bir anlam kazanmasıdır. Kazanılan bu anlamlar yanlıştır,ancak bu yanlışlık KHK’dan kaynaklanarak akademik metinler dahil birçok kaynağa yansımış durumdadır.

Bahsedilen yanlışlık yeni Marka Kanunu Tasarısında düzeltilmiş ve yanlış başlıklar terk edilmiştir. Mutlak Ret Nedenleri ve Kamu Yararı Mutlak ret nedenleri ulusal ve uluslararası literatürde kamu yararı ilkesi ile ilişkilendirilmekte ve mutlak ret nedenleri kapsamına giren işaretlerin tescil edilmemesi suretiyle kamu yararının  korunduğu kabul edilmektedir. Arkan, mutlak ret nedenleri ile kamu yararı ilişkilendirmesini “…mutlak ret nedenleri,toplumun çıkarlarıyla yakından ilgili olup, TPE tarafından resen dikkate alınır.” 3 ifadesi ile 3 Sabih ARKAN, Marka Hukuku Cilt I, Ankara, Ankara Üni. Hukuk Fakültesi Yayınları No: 520, 1997, s. 71.3

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir