Marka Hakkına Tecavüz; Markayı veya ayırt edilemeyecek benzerini kullanarak markanın taklit edildiğini bilen, bilmesi gereken, ticari amaçla bulundurmaktır.

T.C. YARGITAY HONBİRİNCİ HUKUK DAİRESİ: 2003/8321 E., 2004/3406 K.

5663 S. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNUNDA … [ Madde 1 ] “ÖZET” MARKA SAHİBİNİN İZNİ OLMADAN BU MARKAYI TAŞIYAN TAKLİT MALLARIN TRANSİT GEÇİŞİNİN MARKAYA TECAVÜZ OLUŞTURACAĞININ ÖĞRETİDE KABUL EDİLMESİNE; MARKAYI VEYA AYIRT EDİLEMEYECEK BENZERİNİ KULLANARAK MARKANIN TAKLİT EDİLDİĞİNİ BİLEN VEYA BİLMESİ GEREKENLERİN BU ÜRÜNLERİ TİCARİ AMAÇLA ELİNDE BULUNDURMANIN DA, MARKA HAKKINA TECAVÜZ OLUŞTURDUĞUNA; MARKA TAKLİT EDİLEREK ÜRETİLEN ÜRÜNÜ TİCARİ AMAÇLA BULUNDURAN KİŞİ, AYRICA TAZMİNAT ÖDEMEKLE YÜKÜMLÜ BULUNMASINA; TÜRKİYE´NİN DE TARAF OLDUĞU TRİPS ANLAŞMASININ TARAF ÜLKELERE, MARKA HAKKI İHLALLERİNE NEDEN OLAN MALLARIN HAK SAHİPLERİNİN ZARAR GÖRMESİNİ ENGELLEYECEK BİÇİMDE TİCARET KANALLARI DIŞINA ÇIKARILMASI YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ ÖNGÖRMESİNE GÖRE, MARKA SAHİBİNİN İZNİ OLMAKSIZIN MARKA TAKLİT EDİLEREK ÜRETİLEN SAHTE ÜRÜNLERİ BULUNDURMANIN VE YURT DIŞI ETME FAALİYETLERİNİN SUÇ VE MARKA HAKKINA TECAVÜZ OLDUĞU DEĞERLENDİRİLMELİDİR.

“İçtihat Metni” Taraflar arasında görülen davada (Gemlik Asliye Hukuk Mahkemesi)nce verilen 30.4.2003 tarih ve 2002/118-2003/280 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davalının beyan sahibi/temsilcisi sıfatı ile yurda sokmak istediği “Leon” marka adı ile beyan ettiği sigaraların müvekkilinin dünyaca tanınmış “M. ve M. Light” markalarının taklidi ve sahtesi olduğunun saptanması üzerine gümrük idaresince el konularak savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu ileri sürerek, markaya tecavüz yolu ile haksız rekabetin önlenmesini ve ortadan kaldırılmasını, sahte sigaraların imhasını ve hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin mal sahibi veya temsilcisi olmadığından husumet ehliyetinin bulunmadığını, sadece limana gelen mal ve konteynerlerin talimata uygun taşınmasından sorumlu olduğunun, dava konusu sigara yükünün yurt içine sürülmeden transit olarak yurt dışına gönderilmek üzere işlem yapıldığını, müvekkilinin transit aktarma beyannamesi ve özel beyan doldurduğunu, malların Trabzon´da gümrük idaresince muayene edilip mühürlendiğini, müvekkilinin de bu belgelere dayanarak transit geçiş beyannamesi düzenlediğini, imha isteminin gümrük idaresine başvurularak idari kararla sağlanabileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan kanıtlara, yapılan keşif ve bilirkişi raporuna dayanılarak, sahte sigaraların Türkiye´ye yurt dışından geldiği ve gene yurt dışı edilmek üzere işleme tabi tutulduğu, kaçakçılık suçu ile ilgili açılan davanın bu nedenle görevsizlik kararı ile sonuçlandığı, davacı markasına tecavüz ve haksız rekabet oluşturan eylemin gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Davaya konu sigaraların davacı adına tescilli dünyaca tanınmış markaların taklidi yolu ile üretildiği ve davalı tarafından beyan sahibi/temsilci sıfatıyla gümrük transit işlemleri yürütülürken gümrük idaresi tarafından konteynerler açılarak yapılan kontrolde sahte olduklarının anlaşılması üzerine alıkonulduğu dosyadaki belge ve tutanaklarla sabittir.

Uyuşmazlık, yurt içi piyasaya sunulma amaç güdülmeksizin transit olarak yurt dışına gönderilmek üzere gümrük işlemi yapılan taklit markalı ürünlerin markaya tecavüz oluşturup oluşturmayacağı noktasında toplanmaktadır. Davalı tarafça, emsal olduğundan bahisle dosyaya ibraz edilen Dairemiz kararları, iki orjinal ürünle ilgili olup, malın transit olarak gönderileceği belirtilen ülkede tescilli marka sahibi firmaca serbest bölgeye getirtilmiş olması nedeniyle sahtecilik ve taklit ürünle ilgili işbu davaya emsal oluşturmaz. Ülkesellik ilkesi bakımından ilgili yasada marka hakkının kullanılması ve korunması bakımından bir muafiyet tanınmadığı açıktır.

Yine 556 sayılı KHK. nun 9/ll-c maddesinde marka hakkından doğan hakların kapsamı sayılırken tescilli marka ile ilgili işareti taşıyan malın ithal ve ihracının yasaklanabileceği öngörüldüğü gibi, bu madde de sayılan tecavüz hallerinin sınırlanmadığı, marka sahibinin izni olmadan bu markayı taşıyan taklit malların transit geçişinin markaya, tecavüz oluşturacağı öğretide de kabul edilmektedir. Anılan KHK. nun 61/c maddesinde markayı veya ayırt edilmeyecek benzerini kullanarak markanın taklit edildiğini bilen veya bilmesi gerekenlerin bu ürünleri ticari amaçla elinde bulundurmanın da marka hakkına tecavüz oluşturduğunu öngörmektedir. Aynı KHK. nun 64/1 maddesine göre, marka taklit edilerek üretilen ürünü ticari amaçla bulunduran kişi ayrıca tazminat ödemekle yükümlüdür.

Türkiye´nin taraf olduğu TRIPS Anlaşması´nın 41, 46 ve 50. maddeleri de taraf ülkelere marka hakkı ihlallerine neden olan malların hak sahiplerinin zarar görmesini engelleyecek biçimde ticaret kanalları dışına çıkarılması yükümlülüğü getirmektedir. Nitekim, dava ikamesinden sonra 31.5.2002 tarihli RG´de yayımlanan Gümrük Yönetmeliği´nin 15/Son ve 109. maddeleriyle de bu tür eşyalara ait işlemlerin durdurulacağı öngörülmekle sözü edilen yukarıdaki değerlendirmelerin aynı amaca yönelik olduğunun benimsendiğini göstermiştir. Bütün bu açıklamalar ışığında, marka sahibinin izni olunmaksızın marka taklit edilerek üretilen sahte ürünleri bulundurmanın ve yurt dışı etme faaliyetlerinin suç ve marka hakkına tecavüz oluşturduğunun değerlendirilerek, davalının hukuki durumunun da 556 sayılı KHK. nun 6/c maddesi çerçevesinde düşünülerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.

Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına (BOZULMASINA), takdir edilen 375.000.000.-TL duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 1.4.2004 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.