T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2010/11-744 E.N , 2011/57 K.N. 

Haksız Rekabetin Tespiti ve Önlenmesi; Müvekkilinin markasının 1990 yılında tescil edildiğini, son tescilinin ise 2004 yılında KK şekil markasıdır.

# HAKSIZ REKABETİN TESPİTİ VE ÖNLENMESİ MARKAYA TECAVÜZ #

Taraflar arasındaki “Markaya Tecavüz, Haksız Rekabetin Tespiti ve Önlenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince davanın “kabulüne” dair verilen  9.11.2007  gün ve 2006/757-2007/145 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay   11. Hukuk Dairesinin  4.5.2009  gün ve 2008/1535- 2009/5297  sayılı ilamı ile, (Davacı vekili, müvekkilinin N…. markasının 1990 yılında tescil edildiğini, son tescilinin ise 2004 yılında “K… K… şekil” markası olduğunu, davalı şirketin “N… 3’ü 1 yerde ürün ambalajı üzerinde kullanılan kırmızı kupa” şeklinin aynen müvekkilinin “K… K…” tescilli şekil marka tescilindeki marka ve kompozisyon özellikleri ile kullanıldığını, müvekkili markasının tanınmış marka statüsünde olduğunu, basiretli tacir olma yükümü altında bulunan davalının kötü niyetli hareket ederek müvekkilinin markalarına iltibas ve tecavüz yarattığını ileri sürerek, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespitine ve bu fiillerin önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı tarafın savunması

Davalı vekili, davacının şirketin yabancı olması nedeniyle HUMK’nun 97. maddesi uyarınca teminat alınması gerektiğini, müvekkilinin kırmızı kupa şekil markalı ürün ambalajlı ürünün üretimini bıraktığını, davanın konusunun kalmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin tabi olduğu İsviçre’nin Lahey Sözleşmesine taraf olduğu, Türkiye ile İsviçre arasında yabancılık ve yargılama teminatında muafiyet konusunda ikili anlaşma bulunması nedeniyle MÖHUK’nun 32. maddesi uyarınca davacıdan teminat alınmasına gerek bulunmadığı, davacı ve davalı şirketlerin gıda sektöründe faaliyet gösterdiği, davacının “N…” markasının dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de tanınmış olduğu, ortalama bir vatandaş tarafından dahi bilinen davacı markasını, aynı sektördeki davalının bilmemesinin mümkün olmadığı, davacıya ait ve tescilli tanınmış “K… K.. şekil” markasındaki kompozisyon gibi davalı N… 3’ü bir yerde ürün ambalajının ön yüzüne kahve çekirdekleri üzerine oturtulmuş, yaldızlı, kırmızı renk, kahve dolu, duman tütmekte olan kahve fincanı kullanarak, ambalajın arka yüzünde de ürünün kullanımına ilişkin açıklamalar aynı tür fincanın  bulunduğu  3  kutucuk  halinde  kullanılarak tüketiciyi yanıltabilecek nitelikte iltibas oluşturduğu, markanın sahibinin izni olmadan markanın ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanan davalının 556 sayılı KHK.’nun 61. maddesi uyarınca davacının marka hakkına tecavüzde bulunduğu, TTK’nun 56. ve 57. maddelerindeki haksız rekabet koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının ürettiği N… bir içimlik 3’ü bi’yerde isimli kırmızı kupa şeklini taşıyan ambalajlı ürünlerinin, davacının markadan kaynaklanan hakkına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tesbiti ile men’ine, kırmızı kupa şeklini taşıyan davalı ürünlerinin, ambalajlarının, ilan, reklam, broşür afiş ve benzeri tanıtım araçları ile materyallerin toplatılarak imhasına, karar özetinin ilanına karar verilmiştir. Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.                  

1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2-Ancak, dava marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespit ve men’i istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalı şirketin “N… 3’ü 1 yerde ürün ambalajı üzerinde kullanılan kırmızı kupa” şeklinin aynen müvekkili davacının “K… K…” tescilli şekil marka tescilindeki marka ve kompozisyon özellikleri ile kullanıldığını, müvekkilinin markasına iltibas ve tecavüz yarattığını ileri sürerek, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve bu fiillerin önlenmesini talep etmiştir.

Somut olayda mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, davacıya ait ve tescilli tanınmış “K… K… şekil” markasındaki kompozisyon gibi davalı N…3’ü bir yerde ürün ambalajının ön yüzüne kahve çekirdekleri üzerine oturtulmuş, yaldızlı, kırmızı renk, kahve dolu, duman tütmekte olan kahve fincanı kullanarak, ambalajın arka yüzünde de ürünün kullanımına ilişkin açıklamalar aynı tür fincanın bulunduğu 3 kutucuk halinde kullanılarak tüketiciyi yanıltabilecek nitelikte iltibas oluşturduğu, markanın sahibinin izni olmadan markanın ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanan davalının 556 sayılı KHK’nun 61. maddesi uyarınca davacının marka hakkına tecavüzde bulunduğu, TTK’nun 56. ve 57. maddelerindeki haksız rekabet koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bu durum karşısında mahkemece, HUMK’nun 275 ve devamı maddeleri uyarınca, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren somut uyuşmazlıkta, ambalaj yoluyla haksız rekabet iddiası konusunda uzman bir bilirkişinin görüşünün alınmasına karar verilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz kararı ve sonrasındaki süreç

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici  nedenlere ve özellikle çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren bu gibi durumlarda bilirkişi yada bilirkişi kurulunun oy ve görüşünün alınmasının gerekmesine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.5.2008 gün ve 2008/11-392-377 E.-K.; 27.4.2005 gün ve 2005/11-231-273 E.-K.sayılı ilamlarında aynı görüşlerin benimsenmiş olmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ:Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H. U. M. K. nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,  06.04.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.