T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2010/11-396 E.N , 2010/371 K.N. 

Haksız Rekabetin Önlenmesi ve Hüsnüniyet Kaidelerine Aykırı Hareketler; İmzalamış bulunduğu sözleşme ile Galatasaray Futbol Takımına ilişkin ad, unvan vb. de lisans hakkına sahiptir.

# HAKSIZ REKABET # HAKSIZ REKABETİN ÖNLENMESİ # HÜSNÜNİYET KAİDELERİNE AYKIRI HAREKETLER #

Taraflar arasındaki Haksız rekabetin önlenmesi ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 3.Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 06.10.2005 gün ve 2004/540 E.-2005/804 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 10.04.2008 gün ve 2006/12365 E.-2008/4796 K. sayılı ilamı ile;

Davacı tarafın argümanları

Davacı vekili, müvekkili şirketin Galatasaray Spor Kulübü Derneği ile imzalamış bulunduğu sözleşme ile Galatasaray Futbol Takımına ilişkin her türlü  marka, amblem, ad, unvan, logo, renk, slogan, işaret, imaj gibi tanıtım vasıtalarının kullanılması konusunda 30 yıllığına münhasır lisans sahibi olduğunu, davalıların üç büyük kulübün renklerini taşıyan 6.lı ve sadece sarı/kırmızı renkleri taşıyan 2. li yüz boyası üretip pazarladıklarını, 2.li yüz boyası ambalajının Galatasaray Spor Kulübü’nün çubuklu formasını andırır şekilde dizayn edildiğini üzerine “taraftar” ibaresinin yazıldığını, bu şekilde ürünün Galatasaray Kulübü ve onun taraftar kitlesi ile ilişkilendirilerek haksız rekabette bulunulduğunu ileri sürerek, davalıların haksız rekabet yaratan eylemlerinin tespiti ile önlenmesine, müvekkili şirketin haksız rekabete konu eylemler nedeniyle mahrum kaldığı kar ve kazanç kaybı ile uğradığı fiili zararın tazmini amacıyla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla (50.000) YTL. maddi ve uğranılan itibar kaybı için (10.000) YTL. manevi tazminatın davalıdan tahsiline, kararın basın yolu ile ilanına karar verilmesini istemiştir.

Davalının savunması

Davalılar vekilleri, müvekkillerinin üretip satışa sunduğu hiçbir üründe TTK’nun 57/5.maddesinde gösterilen Galatasaray’ın adı, markası, logosu, işareti ve benzeri tescil edilmiş yada çağrıştıran şekilde bir ibaresinin olmadığını, renklerin ise evrensel değerler olup, sarı-kırmızılı renklerin kullanımının Galatasaray’a hasredilmiş olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, renklerin bağımsız olarak marka tesciline konu olmalarının Mümkün bulunmadığı ve davalıların kullandığı bu renklerin davacı ile doğrudan ilişkilendirmedikleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava, TTK’ nun 56 ve 57/5 maddesine dayalı haksız rekabetin önlenmesi ve maddi/manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, iktisadi alanda, renklerin sınai mülkiyete konu edilemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiş olup, bu gerekçe doğru olmakla birlikte davacının konumu ve dosyaya sunulu deliller itibariyle davanın özüne uygun bir gerekçe olarak kabulü mümkün değildir. TTK’ nun 56.maddesine göre, aldatıcı hareket veya iyi niyet kurallarına aykırı her türlü şekilde iktisadi rekabetin kötüye kullanılması haksız rekabet olarak tanımlanmıştır. TTK nun 57. maddesinde ise iyi niyet kurallarına aykırı hareketler örnekseme kabilinde gösterilmiş olup, 5 fıkra ile de özellikle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma araçlarıyla iltibas oluşturacak surette aynı nitelikteki tanıtma araçlarını veya iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek/bilmeyerek satışa sunmak veya şahsi gereksinimden fazlasını elinde bulundurmak eylemlerinin iyi niyet kurallarına aykırı hareketlerden olduğu belirtilmiştir. Davacı yan, Galatasaray Spor Kulübü ile imzaladığı lisans sözleşmesi gereğince, kulübün imajını oluşturan bayrak, flama marka, amblem vs.nin kullanım hakkını 30 yıl süre ile devralmıştır.

Lisans sözleşmesi ile devralınan hakların iktisadi olarak değeri, lisans veren kulübün taraftar kitlesinin yoğunluğu göz önünde bulundurulduğunda oldukça önemli bir müşteri kitlesine muhatap olacak nitelikte ve değerde olup, başkalarının aynı imajdan yararlanarak iktisadi faaliyette bulunması, TTK nun 56.maddesinde öngörülen iyi niyet kurallarına aykırı iktisadi rekabetin her türlü kötüye kullanılması sonucunu doğurur. Somut olay gözetildiğinde, sarı-kırmızı komposizyonundan oluşan renkler Türkiye spor sektörünün en büyük üç kulübünden birisi olan Galatasaray Spor kulübü ile özdeşleşmiş renklerdendir. Davalının ürettiği yüz boyası emtiası, sarı ve kırmızı iki ayrı tüplerde bir paketin içinde ve yine tüplerin konulduğu ambalaj zemini de aynı renklerin çubuklu biçimde dizaynı ile boyanmış ve üzerine de spor kulübü taraftarlığını çağrıştıracak biçimde “Taraftar” ibaresi de yazılarak piyasaya sürülmüştür.

Ürünün bu şekilde pazarlanması TTK’nun  57/5.maddesinde öngörülen iyi niyet kurallarına aykırı hareketlerden olup, haksız rekabetin varlığı aşikardır. O halde mahkemece, davacının maddi manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesi gerekirken, davanın tümüyle reddedilmiş olması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava; Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK.) 56 ve 57/5.maddesine dayalı haksız rekabetin önlenmesi ve maddi/manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemenin, davanın reddine dair verdiği karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.

Direnme hükmünün temyiz edilmesi ve genel süreç

Direnme hükmünü davacı vekili,  temyiz etmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık; Davalıların eylemlerinin TTK.’nun 56 ve 57/5.maddeleri kapsamında haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı, noktasında toplanmaktadır. Öncelikle yukarıda bozma ilamında belirtilen maddi olgu karşısında konunun hukuki boyutuna da değinmekte yarar vardır. TTK.’nun Dördüncü Faslında düzenlenen “Haksız rekabet”, 56.maddesinde “Haksız rekabet, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimalidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, iktisadi rekabetin varlığı ya da yokluğunda alınacak ölçü, özellikle objektif iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığıdır.

Eğer bir olayda, objektif iyi niyet kurallarına aykırılık varsa, burada hakkın kötüye kullanımı söz konusudur. Objektif iyi niyet kurallarını, her olayda geçerli kabul edilebilecek bir ölçü bulmak mümkün değildir. Dolayısıyla her somut olayda, iyi niyet kurallarına aykırılığın olup olmadığının kendi şartları içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Kanun koyucunun buradaki amacı, ekonomik alanda dürüstlük ilkesini hakim kılarak, bu nun ihlal edilmemesini sağlamaktır.

Ekonomik ve ticari hayatta herkes, ahlak ve objektif iyiniyet kurallarına uygun bir şekilde hareket ederek, ancak kendi emek ve gayreti ölçüsünde bir kazançla yetinmelidir. Bir tacirin, kendi emek ve gayretine dayanan kazancı, gerek ahlaki gerekse kanuni yönden meşrudur. Fakat, bir kimsenin en ufak bir yorgunluğa ve zahmete girmeden bir başkasının yıllar yılı didinip alın teri ve göz nuru dökmek suretiyle ancak meydana getirdiği ve tamamen kişisel emek ve gayretinin ürünü olan çalışmasına  ortak olması hali, hem ahlak kurallarına bir aykırılık oluşturur ve hem de haksız rekabeti meydana getirir. Bu şekildeki bir haksız rekabet, “parazit-tufeyli” rekabet olarak nitelendirilir. Bir başkasının yıllarca çalışmak suretiyle ancak elde edebildiği emek ve şöhretine el atmak suretiyle -deyim yerindeyse- onun sırtından para kazanmak isteyen kimsenin hareketi, kendi emeğine dayanmadığı için, ahlak kurallarına ve kanun hükümlerine göre, haksız rekabettir (Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, 3.Baskı, Cilt I, Ankara 1990, Sahife 314-318).

Diğer taraftan, TTK.’nun 57.maddesinde ise, yukarıda belirtilen objektif iyiniyet kurallarına aykırı davranışların neler olduğu on bent halinde sayılmış; anılan  hükmün “Hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareketler hususiyle şunlardır:” ibaresinden sonra gelen 5.bendinde ise aynen; “Başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalariyle iltibasa meydan verebilecek surette, ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları kullanmak veyahut iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmeyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak” şeklinde beliren eylemlerin objektif iyi niyet kurallarına aykırı hareketlerden olduğu belirtilmiştir. Belirtilen bu eylemler sınırlı olmayıp, kanunda sadece başlıca haksız rekabet hallerine yer verilmiş olmakla birlikte, kanunun ifade şeklinden başkaca haksız rekabet hallerinin de bulunabileceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Uygulamada, haksız rekabetin en çok rastlanan şekli iltibasa meydan vermek suretiyle başkalarının emek ve masrafıyla elde ettiği haklı şöhrete ortak olmaktır.

İltibasın varlığı için, genel olarak normal ve orta seviyedeki bir alıcının piyasaya sürülmüş malı alırken aldanıp aldanmayacağının tespiti gerekir. Diğer taraftan, haksız rekabet için iltibas tehlikesinin bulunması bile yeterli kabul edilmektedir. Bu arada yeri gelmişken, gelişen sosyo-ekonomik hayatın bir sonucu olarak ortaya çıkan haksız rekabetin bir türüne de, değinmekte yarar vardır. Türkiye’deki Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Tranzonspor gibi futbol kulüplerinin uzunca bir süreye ulaşan geçmişleri nedeniyle, bu süre içerisinde kazandıkları başarılarla günümüze kadar gelen bir şöhretleri vardır. Bu spor kulüplerinin bu tanınmışlıkları yurt dışına da, taşmıştır. Belirtilen kulüpler, toplum nezdindeki bu tanınmışlık sayesinde gelirlerini arttırmak için, ticaret şirketleriyle lisans anlaşmaları yapmaktadırlar. Bu anlaşmayla şirketler, ürettikleri mal ve hizmetlerinde spor kulübünün logosunu, işaretini, futbol takımıyla özdeşleşmiş renklerini, coşturma sloganını, sembolünü, markasını kullanmak suretiyle, anılan klüplerin imajından oluşan tanınmışlığından yararlanmaktadırlar. Takımlarını destekleyen taraftar kitlesi de, bu tür ürünleri tercih ederek satın almaktadır.  

Böylece spor kulübü taraftarının yaptığı bu tercih, anlaşma yapan şirket ürünlerinin satışını arttırmakta, özellikle yeni bir müşteri çevresine ulaşmasına yardımcı olmaktadır. Spor kulübüne mal olmuş yukarıda belirtilen özellikler, ürünlerin satışını arttırmada kullanılmakla adeta bu imaj ya da oluşan karakter ticarileştirilmektedir. Belirtilen bu imaj ya da marka, bir mal veya hizmet ile özdeşleşmeden kullanılabileceği gibi, onun markası olmadan da, kullanılabilir. Buradaki markanın ayrıca tescil edilmiş bulunması gerekmeyip, tanınmışlığının ispatı yeterlidir. Belirtmek gerekir ki, iktisadi alanda, renklerin tek başına sınai mülkiyete konu olamayacağı her türlü duraksamadan uzaktır.

  Renklerin tek başına kullanımını yasaklayan bir kanun hükmü de, yoktur. Bu renklerin, tanınmışlık düzeyi yüksek bir spor kulübüne ait olması da, sonucu değiştirmez. Ne varki, piyasaya sürülen bir mal veya hizmettin sunumunda, belli bir spor kulübüne mal olmuş renkler kullanılmakla birlikte bu spor kulübünü anımsatacak, çağrıştıracak veya intiba bırakacak şekilde, “taraftar, futbol, spor kulübü, şampiyon” vb. ibarelerin de kullanılarak, oluşan kompozisyonun, o spor kulübünün taraftar kitlesi nezdinde iltibasa veya iltibas tehlikesine neden olacağı anlaşılıyorsa, artık bu durumda haksız rekabetin oluştuğunu kabul etmek gerekir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı Polisan Boya A.Ş.’nin ürettiği yüz boyası emtiasının, sarı ve kırmızı iki ayrı tüplerde bir paketin içinde ve yine tüplerin konulduğu ambalaj zemini de aynı renklerin çubuklu biçimde dizaynı ile boyanmış ve üzerine de spor kulübü taraftarlığını çağrıştıracak biçimde “Taraftar” ibaresi de yazılarak diğer davalı tarafından piyasaya sürüldüğü taraflar arasında çekişmesizdir. Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında ürünün üzerindeki “taraftar” ibaresinin çıkartılması halinde, spor kulübünün kullandığı renklerin tek başına başkaları tarafından kullanımının haksız rekabet oluşturmayacağı üzerinde görüş birliğine varılmıştır.  

Direnme kararının bozulması ve sonuç

Ne var ki, eldeki davaya konu üründe sadece renkler kullanılmamış; taraftar ibaresi de kullanılarak piyasaya sürülmüştür.. Çoğunluk ile azınlık arasındaki uyuşmazlık; taraftar kelimesi ve renklerin birlikte kullanılmış olmasının , bu renkleri başka spor kluplerinin de kullanıyor olması karşısında sadece Galatasaray Spor Klubünü  çağrıştırıp çağrıştırmayacağı, dolayısısyla da haksız rekabetin bulunup bulunmadığı noktasındadır. Çoğunluk; bu haliyle, ürünün kompozisyonu bakımından açıklanan şekilde üretilip, piyasaya sürülmesinin Galatasaray Spor Kulübünü anımsatarak, adeta ürünün bu kulübe ait olduğunu çağrıştırdığı görüşüne varmış; yukarıda da ifade edildiği gibi, davalıların, spor kulübünün haklı olarak edindiği şöhretten yararlanarak, ürünlerinde bu klubü çağrıştaran unsurları kullanmaları nedeniyle, sonucta bu imajı ticarileştirdikleri; böylece, uzun yıllar emek ve masrafla kazanılmış olan haklı şöhretten -spor kulübüne ait olan imajdan- davalıların hiçbir karşılık ödemeksizin yararlanarak iltibas tehlikesine neden oldukları kabul edilmiştir. Sonuçta , davalıların eylemleri objektif iyiniyet kurallarına aykırılık oluşturmakla haksız rekabetin gerçekleştiğinin kabulü ile , Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 07.07.2010 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.