ESAS NO : 2017/474 Esas
KARAR NO : 2020/332

DAVA : Tazminat (Haksız İhtiyati Tedbirden Kaynaklanan)


DAVA TARİHİ : 06/02/2017
KARAR TARİHİ : 10/11/2020

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Haksız İhtiyati Tedbirden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

İDDİA:


Davacı vekili dava dilekçesinde;Davalı tarafın … numaralı ve “…” başlıklı patent başvurusunda bulunarak, sektörde yurtiçi ve yurtdışında halihazırda kullanılmakta olan üretim tekniğinin patentini kendi adına haksız ve hukuka aykırı bir biçimde tescil ettirdiğini, Bu haksız patent tescilinin arkasından Davalı tarafın piyasadaki üreticilere noter kanalı ile ihtarnameler göndererek patent konusu teknik ile yapılan üretimin ve üretilen ürünlerin satışının durdurulmasını ihtar ettiğini ve yine piyasadaki bir takım üreticiler aleyhine savcılık nezdinde şikayetler yaptığını, Bu haksız takibatları sayesinde patent konusu teknikle üretildiği iddia edilen ürünleri hakkında arama ve el koyma kararı temin ettiğini, bu kararlan infaz ederek piyasada bulunan birçok tüketicinin ağır mahrumiyetler yaşamasına sebep olduğunu, Davacı tarafın 1999 yılından beri kullanmakta olduğu halde, haksız ve hukuka aykırı patent tescili ve ceza soruşturmaları ve el koyma karan sonrasında üretimini tamamen durdurmak zorunda kaldığını, ilgili üretim tekniğini kullanan üreticilerin ne şekilde mağdur edildiğini tecrübe ederek herhangi bir haksız takibata maruz kalmamak bakımından … kapsamında yapılan üretimini tedbiren tamamen sonlandırdığını,Haksız şekilde zarara uğratılan piyasadaki üreticilerden bir tanesinin patent aleyhine açtığı hükümsüzlük davasının Türk Patent kayıtlan, taraflarca sunulan deliller, uzman görüşleri, bilirkişi raporları ve tüm deliller dikkate alınarak, ilgili patentin tekniğin bilinen durumundan aşikar bir seklide çıkarılabileceğive buluş basamağı aşılmadığına kanaat getirilerek, kabul edildiğini ve patentin hükümsüzlüğüne karar verildiğini, kararın temyiz üzerine Yargıtay tarafından onandığını, karar düzeltme talebinin de reddedildiğini, … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi … E. …K sayılı dosya) Hükümsüzlüğü kesinleşmiş mahkeme karan ile sabit olan patent ile Davalı tarafın, Davacı tarafın bağlantılı ticari faaliyetlerini durdurduğunu ve maddi zarara uğramasına neden olduğunu, Davalı tarafın tescil başvurusunu kötü niyetli yapmış olmakla birlikte, patent sahibi olduğu süreçte de kötü niyetini sürdürdüğünü, Davalı tarafın tescil tarihinden önce tüm dünyada kullanılmakta olan tekniğin kötü niyetli olarak patentini aldığını savunarak … 1 FSHHM nce hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilen …tescil sayılı patent dolayısıyla davacının uğradığı zararın tazmini açısından, şimdilik 1000 TL belirsiz alacağın tahsilini talep ve dava etmiştir.


SAVUNMA:


Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davalı tarafın … başvuru numarası ile incelemeli patent hususunda 30.10.2003 tarihinde Türk Patente başvuruda bulunduğunu, başvurunun 21.07,2005 tarihinde yayımlandığını, başvurunun Türk Patent tarafından incelendiğini ve başvuru sürecinde gelen itirazların da patent başvurusunun hukuki statüsünü etkilemediğini, böylece 21.03.2007 tarihinde patent belgesi verildiğini, Davalı tarafın patent belgesine dayanarak ve haklı olarak patent konusu buluşu kullanan üçüncü kişilere karşı Kanun’dan kaynaklanan haklarım kullandığını, ancak anılan yaptırımların tamamının mevzuatın Davalı tarafa verdiği yetki çerçevesinde ve ölçülü olarak yapıldığını, Davalının iddiasının, mülga 551 Sayılı KHK’mn 131, Maddesi çerçevesinde hükümsüz kalan patent ile bağlantılı tazminat talebinden ibaret olduğunu, KHK’nin yürürlükten kaldırılması nedeniyle hükme esas alınamayacağını, davacı tarafın kötü niyet ve tazminat iddialarını kesinlikle kabul etmediklerini, incelemeli patent alınmasının kötü niyet göstermediğini, aksine patentin otorıtelerce incelenmiş olduğunu gösterdiğini, SMK M.139/2 uyarınca “patentin hükümsüz sayılmasından önce, bir patent tecavüz sebebiyle verilen hukuken kesinleşmiş ve uygulanmış” kararların tazminat kapsamında ileri sürülemeyeceğini, Haksız fiil şartlarının bulunmadığını, Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre tescilli olduğu sürece patentin kullanılmasının haksız rekabet teşkil etmediğini ve tazminat yükümlülüğü de doğurmayacağını savunarak davanın reddini talep etmiştir.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:

Dava konusu; davalının … 1 FSHHM nce hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilen … tescil sayılı patent dolayısıyla davacının uğradığı zararın tazmini açısından, şimdilik 1000 TL belirsiz alacağın davalıdan tahsili istemine ilişkindir.


Davanın açılmasını müteakip davacı ve davalının dava, cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, duruşmada hazır olanlar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, arabuluculuk kurumundan faydalanmak istenilmediğinden tahkikat duruşmasına devam olunmuş, beyanlarında geçen deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, HMK 184.madde kapsamında hazır olanlardan tahkikat ile ilgili beyanları sorulmuş, HMK 186. madde kapsanında ise karar duruşmasında hazır olanlardan esas ile ile ilgili son diyecekleri sorulmuştur.


HMK 266. Madde kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.


Bilirkişiler …, …, … 19/07/2020 tarihli bilirkişi raporlarında; Dosya kapsamında davalının incelemeli patent siteminde de alınan araştırma raporları ve uzun bir tescil prosedürü sonucu incelemeli patent belgesi verilmesi için gerekli koruma şartlarının varlığı kabul edilip incelemeli patent belgesi verildiği gözetildiğinde davalının kötüniyetine delalet eden herhangi bir delile rastlanmadığı, Davacının uğradığı zarar ile ilgili davalı eylemi arasında denetlenebilir bir irtibat kurmanın mümkün olmadığı, sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.


Bilirkişiler …, …, … 21/01/2020 tarihli bilirkişi raporlarında; Davalı tarafın, incelemeli patent sistemi ile uluslararası araştırma ve inceleme otoritelerinden alman raporlar doğrul tuşunda tescil edilen bir patent için kötü niyetle başvuru yaptığını ve başvuru sürecini devam ettirdiğini gösteren herhangi bir delilin dosya kapsamında bulunmadığı, davalı tarafın güncel durumda buluş basamağına sahip olmadığı için hükümsüz kılınan patente dayalı olarak, tescile güvenip yaptığı fiillerin, kötüniyetli olarak değerlendirîlemeyeceği sonucuna varılabileceği kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Davacı tanığı … 02.03.2018 tarihinde … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde dinlenmiştir.
Tanık … ifadesinde; kendisinin davalı … Tic A.Ş.’de 1996-2005 yılları arasında üretim şefi olarak çalıştığı, davaya konu üretim tekniğinin 19900 lı yıllardan beri tekstil sektöründe kullanıldığını, davalı şirketin patentini aldığı “…” tekniğinin ve bu üretim için kullanılan makinenin uzun yıllardır sektörde bütün üreticiler tarafından bilindiğini ve kullanıldığını , üretim yaptıkları makineyi yurdışından satın aldıklarını , davalı şirket sahibi ve yöneticilerin de bu tekniğin yeni bir teknik olmadığını bildiklerini” beyan etmiştir.


TANIK … Mahkeme huzurundaki beyanında:”..ben davacı firmada 2000 yılında işe girmiştim … ibareli ürün üretimi 2001 yılından 2003 yılına kadar üretim yapılıyordu davacıya yönelik dava açılınca üretimi durdurduk bu teknik kimyasal yapıştırma tekniğidir bu nedenle işçiler çıkarmak zorunda kaldık elimizde yurtdışından gelen hammeddeler vardı elimizde kaldığı için kullanamadık aldığımız siparişleri yetiştiremedik yurtdışına mal gönderemedik siparişler iptal olduğu için müşteri kaybettik ,Ayrıca yapıştırma tekniği 1990 yılından beri yurtdışında bir çok ülkede var olan bir tekniktir , ayrıca bu tekniği piyasadaki bir çok firma bilmektedir , ben makinenin başında bulunan amir pozisyonunda çalışıyordum” şeklinde beyanda bulunmuştur.


Tanık … mahkekememizdeki beyanında”…ben 1999 – 2015 yılları arasında flokser firmasında kalite kontrol sorumlusu ve üretim departmanında farklı görevlerde çalıştım. Davalı ürün geliştiren bir firmadır, patent araştırması yapıldı, daha sonra patent sürece başladı, patentli üretim yapıldı, patentin kamuya sunulma tarihini bilmiyorum ,flok on flok bilinen bir teknik değildi, davalı uzun bir araştırma sonucunda makinelerle birlikte bu araştırmayı yaptı, teknik tamamen davalı tarafından gerçekleştirilmiştir ,ben işe girdiğimde döşemeliğin düz flok alanında bu teknik kullanılıyordu, floklama tekniği evrensel bir tekniktir ancak bu flok on flok tekniği farklı bir yöntemdir, davalı bu tekniği geliştirdiğinde diğer şirketler benim bildiğim kadarıyla bilmiyorlardı, ayrıca bizden ayrılan elemanlar teknik geliştikten sonra diğer firmalarda davalıya ait tekniği kullandığını duymuştum “ şeklinde beyanda bulunmuştur.


Tanık …’in ise mahkeme huzurundaki beyanında:”.. ben 2002 yılında davalı firmada işe başlamıştım, üretim mühendisi olarak çalışıyordum, ben geldiğimde flok on flok kullanılıyordu, benim de içinde bulunduğum yaklaşık 7-8 kişilik arge ekibi çalıştık ve ulaştığımız sonucun ne Türkiyede ne de dünyada daha önce var olmayan bir teknik olduğunu tespit ettik, bu tekniği arge çalışması sonucunda ekip olarak patent dosyasını hazırladık, 2003-2004 yılları gibi patent dosyasının hazırlandığını hatırlıyorum, arge ekibi uzmanlardan da görüş almıştı, bu çalışma yaklaşık 3 yıl sürdü, patent şirket sahibi üzerine oldu, ayrıca yaptığımız diğer arge çalışmalarıyla da en çok patent başvurusu yapan firma olarak biliniyorduk “ şeklinde beyanda bulunmuştur.


Tanık anlatımlarına göre hükümsüz kılınan patent ile davacının uğradığını iddia etiği zarar ispat edilemeyeceğinden tanık anlatımlarına itibar edilmemiştir.


Hükme dayanak alınan bilirkişi raporları bir bütün olarak incelendiğinde; davalının incelemeli patent başvurusunun şeklen değil,, esas yönünden incelenerek, 3. kişilerin patent başvurusuna ilişkin itiraz ve görüşlerine ilişkin beyanları da dikkate alınarak bir inceleme yapıldığı, dolayısıyla verilen patent belgesinin çok uzun inceleme ve pek çok uzmandan görüş almak sureti ile yapıldığı raporlarda açık ve net şekilde belirtilmiştir. Dolayısıyla davalının patent başvurusunu kötüniyeli olarak yaptığı hususu davacı yanca ispat edilmemiştir.


Keza rapor kapsamında davacı şirketin davalı patentleme faaliyeti ile irtibatlı, nedensellik bağı bulunan bir zararın olmadığı da bildirilmiştir.


Kötüniyetli patent tescili nedeni ile tazminat talep edilebilmesi için patent sahibinin kötüniyetinin ispat edilmesi zorunludur. Zira patent belgesi resmi kurum tarafından belirli prosedürler, ilan yapılması, itirazların incelenmesi, birinci ikinci inceleme gibi teknik bir süreç sonucunda verilmekte ve patent alanda bu belgeye istinaden korumanın sağladığı haklardan faydalanarak hareket etmektedir. Dolayısıyla incelemeli patent sistemine göre tescil alınmasında kötüniyetli hareket ile davalının bekleyeceği yarara ulaşması uzun, ayrıntılı araştırma gereken bir süreç olup, basiretli bir tacir ilkesinden haraket ile davalının bu niyetle haraket ettiği olgusu ispat edilememiştir. KHK’nın 131. maddesi uyarınca PATENT belgesinin hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde kararın sonuçları geçmişe etkili doğar. Yargıtay HGK’nun 27.03.2013 tarih, 2013/11-209 E, 2013/399 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere kötüniyetli tescil halinde zararın giderilmesi talep edilebilir.


Patent belgesinin hükümsüzlüğü kural olarak geçmişe etkilidir. Patente konu olan hakkın doğmadığı mahkeme kararı ile tespit edilmektedir. Bu karar, yenilik doğurucu mahiyettedir. Belge sahibinin belgeden doğan haklarının aslında “gerçekleşmediği” şeklinde hukuki bir tespit ve buna bağlı olarak sicilde terkin işlemi yapılmıştır. Hükümsüzlük kararı kesinleşmekle, gerek davanın tarafları, gerekse ilgililer patent konusunun korunmayacağı konusunda bilgi sahibi olmuş veya olabilecek konuma gelmişlerdir. … 1.FSHHM’nin …esas-…karar sayılı ilamının Yargıtay onamasından geçerek 28.4.2015 tarihinde kesinleştiği, davacının haksız arama yapıldığını iddia ettiği tarih ise 2007 yılıdır, dolayısıyla Hükümsüzlüğün kesinleşmesinden sonra davalının davacıya yönelik bir eylemi bulunmadığı anlaşılmaktadır.


Patent belgesinin hükümsüzlüğü kararının geçmişe etkisinin mutlak kılınması halinde, belge sahibinin sebepsiz yaptığı ortaya çıkan şikayetlerden doğan zararla sorumlu tutulma ihtimali ortaya çıkmaktadır. Oysa, patent belgesi sahibi elde ettiği tescile güvenerek, gerek kendi üretimini sürdürebilecek, gerekse başkalarının üretmemesi, satmaması yolunda koruma arayışını yasa çerçevesinde gerçekleştirebilecektir.


Bununla birlikte, patent ve faydalı model sisteminin amacı, araştırmacı ve sanayicileri yeniliğe teşvik etmek, buluş yapmayı özendirmektir


Patentin geçerli olduğu dönemdeki kullanım, tescile dayalı ve hukuka uygun bir kullanımdır. Bununla birlikte, patent sahibi veya faydalı model sahibinin kötü niyetli hareket etmesinden kaynaklanan zararlardan sorumluluğu saklıdır (PatKHK 131. madde). Ancak, patent sahibi istemlerinin zaten baştan beri yenilik taşımadığını bildiği ve bu bilgiye rağmen tescil elde ettiği şartlarda doğabilecek zararlardan sorumlu olabilecektir. Ülkemiz uygulamasında, dava açma hakkının haksız rekabete neden olabilecek şekilde kullanılmasına rastlanabilmektedir. Ancak, bu konuda değerlendirmenin Anayasal hak arama özgürlüğü çerçevesinde ve onu zedelemeyecek biçimde olması gerekir
Yargıtay 11. HD.’nin tescilli sınai mülkiyet belgelerinin hak arayışlarının yasal ve hukuka uygun nitelenmesi gerektiği yolunda içtihatlarının bulunduğu bilinmektedir. (aynı yönde; 27/10/2005 tarih 2004/10525- 2005/10369; 12/11/2002 tarih- 2002/6904-2002/10352; 05/04/2007 tarih 2005/14054-2007/5387 sayılı ilamları)


Somut dosya kapsamında davalının incelemeli patent sisteminde alınan araştırma raporları ve uzun bir tescil prosedürü sonucu kurum tarafından yapılan işlemler, inceleme yaptırma, görüş alma, rapor aldırma, ilan gibi işlemlerinin yönetmelik hükümlerine uygun olarak yapıldığı, incelemeli patent belgesi verilmesi için gerekli koruma şartlarının varlığı kabul edilip incelemeli patent belgesi verildiği gözetildiğinde davalının kötüniyetine delalet eden herhangi bir delile rastlanmadığı, Davacının uğradığını iddia ettiği zarar ile ilgili davalı eylemi arasında denetlenebilir uygun illiyet bağını gösterir irtibat kurmanın sunulu delillere göre mümkün bulunmadığı gözetilerek hükme dayanak alınan her iki rapor kapsamı da dikkate alınarak davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.


HÜKÜM:


Yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre,
1-DAVANIN REDDİNE,
2-54,40 TL ilam harcının peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 23 TL harcın davalıdan tahsiline,
3-Avukatlık ücret tarifesi uyarınca 1.000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca fazla yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talebi halinde iadesine,
Dair karar taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İSTİNAF YASA YOLU AÇIK olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulenanlatıldı.10/11/2020

Kaynak ; Yargıtay