Markada Karıştırılma İhtimali Nedeni İle Hükümsüzlük İstemi; Tescilli markaların karıştırılma ihtimali bulunduğu anlaşıldığından hükümsüzlüğüne karar verilebilmektedir.

T.C. YARGITAY ONBİRİNCİ HUKUK DAİRESİ 2005/10618 ESAS, 2007/796 KARAR

# HÜKÜMSÜZLÜK # TANINMIŞ MARKA #

“ÖZET” DAVACILAR MARKASININ PİYASADAKİ ESKİLİĞİ VE TANINMIŞLIĞI GÖZETİLDİĞİNDE, DAVALILARIN TESCİLLİ MARKALARININ AYNI HİZMETLE İLGİLİ OLMASI VE AYNI TÜKETİCİ GRUBUNA YÖNELİK BULUNMASI NEDENİYLE KARIŞTIRILMA İHTİMALİ BULUNDUĞU ANLAŞILDIĞINDAN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE KARAR VERİLMESİNDE BİR İSABETSİZLİK BULUNMAMAKTADIR.

“İçtihat Metni” Taraflar arasında görülen davada (İstanbul Birinci Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi)nce verilen 03.05.2005 tarih ve 2002/836-2005/51 sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkillerinin dedeleri İskender tarafından yüzyılı aşkın bir süre önce Türk mutfağına kazandırılan döner kebabının “İSKENDER” adı altında tüketicinin beğenisine sunulduğunu, 1867 yılından bu yana “İSKENDER” markasının lokantacılık ve dönercilik alanında kullanıldığını, bu kullanım sonucunda markanın tanınmış marka düzeyine ulaştığını, tanınmışlığın mahkeme kararı ile de kesinleştiğini, bu nedenle markanın Paris Sözleşmesi hükümleri gereğince de korunması gerektiğini, keza aynı ibarenin ticaret unvanı olarak da koruma kapsamında olduğunu, davalının aynı hizmet sınıfı için “C… İSKENDER Restaurant” markasını tescil ettirerek müvekkillerinin markasının tanınmışlığmdan yararlanmaya çalıştığını ileri sürerek, 08.09.1999 tarih ve 1999/14652 ve 1999/14651 tescil numaralı markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, tanınmışlığın tespiti davasında müvekkilinin taraf olmadığını, tanınmışlığın eldeki dava açısından da kanıtlanması gerektiğini, “İSKENDER” ibaresinin kebap çeşidi olarak anonim bir yemek adı olduğunu, marka olduğu düşünülse dahi kamu malı haline geldiğinden herkesin kullanımına açık olduğunu, nitekim tüm restorantlarda “İskender” ibaresinin bir kebap çeşidi olarak fiyatlandırıldığını, “İSKENDER” ibaresinin marka olarak ilk tescilinin 1996 olduğunu, unvan ya da işletme adı olarak tecilin bulunmadığını, müvekkilinin marka tescilinin ise 1995 tarihinde yapıldığını ve ayırt edici unsur olarak “C…” ibaresinin yer aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan kanıtlara göre, davacıların içinde “İSKENDER” ibaresi bulunan markalarının lokanta hizmetleri için tescilli ve Bursa Asliye Birinci Ticaret Mahkemesinin kesinleşen kararı ile de tanınmış marka olduğu, bu markaların Paris Sözleşmesi 6 ve TRİPS 16/3 maddesi gereğince koruma kapsamında bulunduğu, davalının 08.09.1999 tarihinde tescil ettirdiği iki markasındaki “C…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olması ve “İSKENDER” sözcüğünün bileşik marka içinde diğer sözcüklerle bölünmez bir bütün oluşturmadığı, bu nedenle davacılar markasının piyasadaki eskiliği, tanınmışlığı gözetildiğinde davalıların tescilli markalarının aynı hizmetlerle ilgili olması ve aynı tüketici gurubuna yönelik bulunması nedeniyle karıştırılma ihtimali bulunduğu, nitekim “İSKENDER” sözcüğünü içeren çok sayıda başka marka başvurularının reddedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının markasındaki “İSKENDER” ibaresinin hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, hüküm özetinin ilanına karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve her ne kadar davalı markalarının tamamen hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekirken, sadece markalar içinde yer alan “İskender” ibaresinin hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru değil ise de, aleyhe temyiz olmadığından bu hususun bozma nedeni yapılmasının mümkün bulunmamasına, dava konusu markanın süreç içinde malın cinsini belirten jenerik bir ifade haline geldiği iddiasının ise koşulları oluştuğunda 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 42/d maddesine dayalı olarak açılacak bir hükümsüzlük davasında değerlendirilebilecek olmasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın (ONANMASINA), 25.01.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.