T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

DOSYA NO : 2017/2181 Esas
KARAR NO : 2018/1537

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TARİHİ : 09/02/2017
NUMARASI : 2012/183 E. – 2017/27 K.

DAVANIN KONUSU : Patent (Patent Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 29/06/2018

GEREKÇELİ KARARIN


İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili, “davalı adına tescilli “ağızdan alınan dozaj formlar için entakapon içeren gönüllerin imalat usulü” buluş başlıklı ve T… sayılı patentin 5 bağımsız, 37 bağımlı istemi olduğunu, 1, 31, 33, 34, 36 no’lu istemlerin bağımsız istem olduğunu, patentteki tüm istemlerin, buluş basamağı kriterini taşımadığını, D1-D14 dökümanları karşısında tekniğin bilinen durumunun aşılamadığını” iddia ile patentin hükümsüzlüğünü, sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.


Davalı vekili cevaben, “dava konusu patentin ….numara ile verilen patentin Türkiye validasyonu olduğunu, bu konuda Avrupa Patent Ofisi nezdindeki itiraz sürecinin sonucunun beklenmesi gerektiğini, EPO itiraz birimi kararlarının Türkiye’de doğrudan hüküm ifade ettiğini, patent konusu buluştan önce Entakopan maddesinin, parkinson hastalığının tedavisinde kullanıldığının bilinmekte olduğunu ve piyasada dozaj formları bulunduğunu, buluştan önce kuru sıkıştırma yöntemi kullanılmakta iken, buluşun küçük dozaj taleplerin ıslak granülasyon ya da eritme ile granülasyon teknikleri kullanılarak basit bir biçimde üretilebilmesini öğrettiğini, buluş basamağı incelemesinde EPO’nun kullandığı Problem – çözüm yönteminin esas alınması gerektiğini, patentin, buluş basamağı koşulunu taşıdığını, buluşa en yakın döküman D1 dökümanı olduğunu, bu dökümanda açıklanan yöntemin kuru sıkıştırma ve granülasyon olduğunu, bu dökümandan hareket eden teknikte uzman kişinin “buluşa ulaşırdı” denilemeyeceğini, zira D1 dökümanından hareket edecek uzman kişinin kuru granülasyon yerine ıslak granülasyon yöntemini uygulamayı düşünmeyeceğini, bu yönde bir motivasyonun söz konusu olmadığını” savunarak davanın reddini istemiştir.


Mahkeme 16.02.2017 tarihinde “dava konusu patentin, tekniğin bilinen durumuna dahil dökümanlar karşısında patentlenebilir olmadığı ve aşikâr olduğu, o alanda uzman bir kişi tarafından dava konusu patente konu olan buluşun ortaya konulmasının beklenen bir durum olduğu” gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu …sayılı patentin hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar vermiş, bu karara karşı davalı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.


Davalı vekili duruşmalı inceleme talepli istinaf dilekçesinde, “bilirkişi rapor ve ek raporlarının yanlış olduğunu, yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeniden rapor alınması taleplerinin gerekçesiz olarak reddedildiğini ve aynı heyetten 2 kez ek rapor alındığını, duruşmaya çağrılan bilirkişilerin duruşmaya gelmediklerini, buna rağmen disiplin cezası uygulanmayıp, ek rapor istendiğini, bilirkişilerin buluş basamağı kriterini tümüyle yanlış değerlendirdiklerini, problem – çözüm incelemesinin hatalı yapıldığını, ibraz ettikleri …’in yazılı görüşünü ve duruşmada dinlenen uzmanlar …un yaptığı açıklamaların bilirkişilerce dikkate alınmadığını, bilirkişilerce yapılan buluş basamağı incelemesinin sistematik olmadığını, bilirkişilerin patentte çözülen teknik raporu dahi anlamadıklarının, savunma ve hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, EPO nezdindeki temyiz sürecinin beklenmesi gerekirken beklenmediğini, D1 ve D9 dökümanlarının kombine edilerek buluş basamağı incelemesi yapıldığını” iddia ile kararın bozulmasını talep etmiştir.

Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, “uyuşmazlık yeterince aydınlatılmadan acele karar verildiği iddiasının doğru olmadığını, yargılamanın yaklaşık 5 yıl sürdüğünü, tüm detayların incelendiğini, davalının itirazlarının karşılandığını, buluş basamağı incelemesinin doğru yapıldığını, davalı tarafın tüm savunmalarının ve delillerinin, alınan rapor ve ek raporlarda tartışıldığını, kararın doğru olduğunu” savunarak istinaf isteminin reddini istemiştir.


02.07.2014 tarihli kök raporda sonuç olarak, “dava konusu patentin 5’i bağımsız, 37’si bağımlı toplam 42 istemden oluştuğu, en yakın dökümanlar olarak D1 ve D9 dökümanlarının belirlendiği, D1 dökümanında entakapon granüllerinin hazırlanışının anlatıldığı, ancak granüllerin ıslak mı kuru mu olduğunun belirtilmediği, bu döküman, D2, D4, D5, D6, D7, D8, D9, D10, D11, D12, D13 ve US 5709885 sayılı dökümanlardan herhangi biriyle birlikte değerlendirildiğinde dava konusu patentteki buluşa ulaşıldığı, D9 dökümanında da gene parkinson hastalığının tedavisinde kullanılan entakapon ve levodopan’ın öncelikle ya ayrı ya birlikte granüle edildiği, hem yaş hem kuru granülasyon tekniğinin kullanılabildiği bu döküman’a göre entakapon granüllerinin yaş granülasyon tekniğiyle hazırlanmasının tekniğin bilinen durumunda kaldığı ve dava konusu patentin başvuru tarihinde tekniğin bilinen durumuna dahil bilgiler çerçevesinde, o alanda uzman kişi tarafından dava konusu patente konu olan buluşun çıkarılabileceği” görüşü açıklanmıştır.

08.05.2015 havale tarihli ek bilirkişi raporunda, kök rapordaki görüş tekrar edilmiş ve EPO tarafından verilen hükümsüzlük kararının da tartışıldığı belirtilerek, “dava konusu buluşun patent başvurusunun yapıldığı tarih itibariyle tekniğin bilinen durumunu aşmadığı ve ilgili alandaki uzman kişinin tekniğin bilinen durumundaki bilgi ve belgelerden patent konusu buluşu çıkarabileceği, EPO hükümsüzlük kararının haklı gerekçeler içerdiği, Avrupa Patenti’nin iptalinden sonra patent sahibinin beyanlarının ve verdiği bilgilerin, tekniğin bilinen durumundaki dökümanlar karşısında anlamsız kaldığı” ifade edilmiştir.


20.07.2016 havale tarihli 2.ek bilirkişi raporunda da önceki görüşler tekrar edilmiş, sonuç olarak “tekniğin bilinen durumunu gösteren tüm dökümanlar, davada sunulmuş olan EPO kararları ve gerekçeleri tarafların tüm iddia ve savunmaları ve tarafların teknik uzmanlarının da katıldığı, 18.09.2015 tarihli duruşmada ortaya çıkan duruma göre patente konu buluşun, başvurunun yapıldığı 08.06.2005 tarihinde tekniğin bilinen durumuna dahil olduğu ve buluş basamağı kriterini taşımadığı, tekniğin bilinen durumuna dahil belge ve bilgiler çerçevesinde, o alanda uzman bir kişi tarafından patente konu buluşun ortaya konulmasının beklenen bir durumun olduğu, …no’lu patentin, patentlenebilir olmadığı” görüşü açıklanmıştır.


Dosyada bulunan patent fasükülüne göre dava konusu… no’lu patent … sayılı Avrupa Patentinin Türkiye Validasyonu olup, 07.06.2006 başvuru, 08.06.2005 rüçhan tarihli bu patent de 42 istemden oluşmaktadır.


Her ne kadar davalı vekili yukarıda belirtilen gerekçe ile istinaf isteminde bulunmuş ise de, tüm dosya kapsamına göre dava konusu patent bakımından buluşa en yakın tekniğin D1 ve D9 dökümanları olduğu, D1 ve D9 dökümanların farmasotik teknoloji ve parkinson hastalığının tedavisine dair ilaç üretimi konularında uzmanlardan oluşacak farazi uzman kişilerce birleştirileceğinin kolaylıkla düşünüleceği, D1 ve D9 dökümanları birleştirildiğinde, patent başvuru tarihindeki bilinen teknikten hareket edecek olan ilgili teknik alandaki farazi uzman kişilerin patent konusu çözüme de kolayca ulaşacakları, dolayısıyla buluşun ilgili teknik alandaki farazi uzman kişiler için aşikar olduğu ve buluş adamı koşulunun bulunmadığı, ilk derece mahkemesinin kararının bu nedenle isabetli olduğu, Avrupa Patent Ofisi tarafından da dayanak Avrupa patentinin iptaline karar verildiği anlaşılmakla, yerinde görülmeyen istinaf isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.


Avrupa patentinin verilmesinden sonra patent hakkında EPO itiraz kurulu tarafından verilen hükümsüzlük kararına karşı EPO nezdinde temyizde bulunulduğu gerekçesiyle söz konusu prosedürün bekletici mesele yapılması talep edilmiş ise de:


Avrupa Patent Sözleşmesi’nin 99.maddesine göre Avrupa Patenti’nin verildiğinin bültende yayınlanmasından itibaren 9 ay içinde herkes EPO nezdinde bu patente itiraz edebilir. Davacının patentine karşı da belirtilen hükümler gereğince itiraz edildiği ve itiraz kurulunca patentin hükümsüzlüğüne karar verildiği ve davacının bu karara karşı temyiz yoluna başvurduğu anlaşılmakta olup davacı vekili bu temyiz kurulu kararının bekletici mesele yapılmasını istemiştir.
Söz konusu madde sözleşmenin hem 1973 versiyonunda hem de sözleşmede değişiklik yapan 2000 versiyonunda mevcut olup, ulusal mahkemelerde de aynı patentin hükümsüzlüğü için derdest bir dava bulunması durumunda sözleşmede ulusal mahkemelerin EPO önünde başlatılan bu prosedürü bekletici mesele yapmasına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.


Avrupa patent sözleşmesinin 2. Maddesine göre ;Avrupa Patenti verildiği ülke için o ülke patentine göre verilen ulusal bir patentle aynı etki ve sonuçlara sahiptir ve ulusal bir patent rejimine tabi olur.
Avrupa Patentleri Avrupa Patent Sözleşmesi’nin sözleşmenin ulusal hukuka etkileri başlığını taşıyan 8.bölümde yer alan 138.maddeye göre Avrupa Patentleri bu maddede belirtilen koşullar kapsamında ulusal mahkemelerce hükümsüz kılınabilir. Patentin verilmesinden sonra ulusal bir patent rejimine tabi olan Avrupa Patentleri için belirtilen hükümler gereğince hükümsüzlük konusunda ulusal mahkemeler yetkili olduğundan 99.maddeye göre EPO önünde itiraz yoluyla başlatılan prosedür sonunda Avrupa Patent Ofisi Kurullarınca itirazın reddine ve patentin geçerli sayılmasına ilişkin kararlar ulusal mahkemeleri bağlayıcı olmadığından prosedürün sonucunu beklemek gerekli değildir. Ancak iptaline veya kısmen iptaline karar verilmesi halinde de prosedür sonucunda yeni versiyonuyla ulusal faza geçtikten sonra yeni şekliyle hüküm ifade eder.


Avrupa Patent Sözleşmesinde değişiklik yapan 2000 versiyonuyla 138.maddeye eklenen 3.fıkrayla yetkili mahkeme veya idareler önündeki prosedürlerde patent sahibinin istemleri değiştirerek patenti daraltma hakkına sahip olduğu kabul edilmiştir. Burada kastedilen yetkili mahkeme EPO olmayıp, ulusal mahkemeler, idare ise ülkelerin patent ofisleri gibi ulusal idarelerdir. Zaten EPO önündeki diğer prosedürlerde diğer hükümlerle istemlerin değiştirilmesine izin verilmektedir. Bu yeni düzenlemeyle ise ulusal mahkemeler ve ulusal patent ofisleri önünde de bu hakkın ileri sürülmesi imkanı getirilerek istemleri daraltma yoluyla patent kurtarılmak istenmiştir.


Bu yeni düzenlemeye göre; ulusal mahkemedeki patent hükümsüzlüğü davasında patent sahibi mevcut istemlerle patentin korunmayacağı kanısında ise korumu sağlayacak daraltıcı istemleri mahkemeye sunar ,karşı taraf sunulan yeni istem setine itiriz ederse mahkeme yeni daraltıcı isemi belirleyerek yeni formüle göre patentin geçerli olup olmayacağına karar vereciktir. davanın görüldüğü mahkemede davacı taraf istem daraltma talebinde bulunmadığı gibi, TPMK nezdinde de böyle bir başvurusu olmadığı için 138/3’ün uygulama koşulları zaten söz konusu değildir.


Burada sadece 99.maddeye göre yapılan itiraz sonucu verilen kararın EPO nezdindeki kesinleşmesinin beklenip beklenmemesi tartışılabilir. Ancak daha önce belirtildiği gibi bu konuda ulusal mahkemelerin patentin hükümsüzlüğü konusunda yetkili olmaları, EPO’nun patentin geçerliliğine ilişkin olarak vereceği kararın ulusal mahkemeyi bağlayıcılığı yoktur.


Almanya gibi ulusal yasalarında bu durumun bekletici mesele yapılmasına ilişkin özel düzenleme bulunan bazı ülkeler söz konusu ise de ise de bu şekilde özel düzenleme bulunmayan sözleşmeye taraf diğer ülkeler bakımından böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Türk iç hukukunda da bu prosedür sonucunun bekletilmesine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.


Ayrıca patent sahibi, ulusal mahkemedeki yargılamayı bloke etmek ve iptal olasılığı bulunan patenti koruma süresini fiilen uzatmak için itiraz yoluna başvurmayı tercih edebileceği gibi, EPO önündeki sürecin uzun sürmesi ve kanun yollarının tüketilmesinin de süreci daha arttırması nedeniyle EPO’daki prosedürün bekletici mesele yapılmasının diğer taraflar bakımından mağduriyete yol açıcı sonuçları da söz konusudur.


Kaldı ki, kararın verilmesinden sonra patent sahibinin vekili Dairemize 05/07/2018 tarihinde ulaştırılan 29.06.2018 tarihli dilekçe ile patent hakkında EPO itiraz kurulu tarafından verilen hükümsüzlük kararına karşı EPO nezdinde yapılan temyizin geri çekildiği ve patentin kesin olarak hükümsüzlüğüne karar verildiği de belirtilmiştir.


Açıklanan gerekçeyle üye hakim Sayın …’ın konunun bekletici mesele yapılmamasına ilişkin muhalefetiyle istinaf talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki karar verilmiştir.

H Ü K Ü M :


Yukarıda açıklanan nedenlerle:


6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 35,90 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4,50 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy çokluğuyla ve üye Hakim …’ın karşı oyu ile 29.06.2018 tarihinde karar verildi.

Kaynak: Yargıtay