“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/11/2007
NUMARASI : 2007/194-2007/241

TarAflar arasındaki “Karar İptali ve Tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankra 1. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.05.2005 gün ve 2004/463 E.-2005/322 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22.02.2007 gün ve 2005/11922-2007-3303 K. sayılı ilamı ile;

Davacının İddia ve Görüşleri

(…Davacı vekili, müvekkilinin menşe ülke Almanya ve başka ülkelerde 2000 yılından bu  yana tescilli olan “T-MOTION” ibaresinin tescili için Madrid Protokolü’ne göre yapılan başvurunun davalı kurumca dava dışı Siemens AG’ye ait önceden tescilli “Motion” markasından dolayı 556 sayılı KHK.’nin 7/1-6.maddesi gerekçe gösterilerek kısmen reddedildiğini, oysa müvekkilince anılan işarete kullanımla ayırt edicilik kazandırıldığı gibi dava dışı marka sahibinin de tescile izin verdiğini ileri sürülerek, yeniden inceleme değerlendirme başvurunun reddine dair 26.07.2002 gün ve M-1358 sayılı kararın iptalini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, mübrez belgelere ve toplanan kanıtlara dayanılarak, “Motion” ibaresinin tanımlayıcı ve herkesçe kullanılabilir bir ibare olmadığı, başvuruya konu işaretin esas unsuru olan bu ibare ile önceden tescilli marka esasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması nedeniyle iltibas veya iltibas tehlikesi üzerinde durulmasının gerekmediği, tanınmış marka veya kullanımla ayırt edicilik kazandırılmış marka iddialarının ispatlanamadığı, dava dışı marka sahibince verildiği bildirilen tescile izin işleminin 556 sayılı KHK.’nin 7/1-6 maddesindeki kamu düzenine ilişkin mutlak-tescil engelini ortadan kaldıramayacağı, esasen başvurma sırasında böyle bir iznin de bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar  verilmiştir.


Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


Aynı mahkemenin 29.12.2004 gün ve 2004/150-2004/407 sayılı ilamı ile davacının davaya konu “T-Motion” markasındaki “T” ibaresinin yoğun bir şekilde kullanılması sonucunda ayırt edici hale geldiği, “T-Motion” ibaresinin bir bütün olarak kullanımla ayırt edici hale gelmemesine karşın ibaredeki “T” unsurunun davacının muhtelif markalarında kullanımı sonucunda ayırt edicilik niteliği kazandığı, markanın “T” ve “Motion” olarak iki unsurdan oluştuğu, başvuru konusu ibaredeki esas unsur olan “T” işaretinin markaya tescile engel oluşturan dava dışı şirkete ait “Motion” markalı ürünler ile başka işletmelerin ürünlerinden ayırt etmeyi sağladığı, 9’ncu sınıftaki emtiaların alıcılarının bilgi ve uzmanlık düzeyi dikkate alındığında son derece dikkatli ve seçici olacakları, uzun bir araştırma yaptıktan sonra karar verecekleri, iltibasa maruz kalmadan davacıya ait “T-Motion” markalı ürünleri Siemens’e ait “Motion” markalı ürünlerden ayırt edebilecekleri gerekçesiyle davacının “T-Motion” markasının 556 sayılı KHK.’nin 7/1-6 bendine göre tescil engeli taşımadığı yolunda kurulan hükmün onanarak karar düzeltme incelemesinden de geçerek kesinleşmesi karşısında iş bu davaya konu “T….Motion” markası yönünden de davanın kabulü gereğinin zorunlu olduğu gözden kaçırılarak davanın reddi doğru bulunmamıştır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

  HUKUK GENEL KURULU KARARI

 Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:


Dava, Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu Başkanlığı’nın 26.07.2002 tarih ve M-1357 sayılı kararının iptali ile tescil istemine ilişkindir.


Davacı vekili, Almanya başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde faaliyet gösteren ve büyük haberleşme projesinde yatırımcı olarak yer alan müvekkilinin T ibaresi ile pek çok markasının birçok ülkede tescil edildiğini, -T– ve T ibaresi ile başlayan markaların müvekkili açısından evrensel olarak algılanabilen bir ayırt edici nitelik kazandığını, ancak müvekkilinin “-T—Motion-” ibaresinin tescili için yaptığı başvurunun dava dışı Siemens AG’ye ait önceden tescilli “Motion” ibareli marka ile ayırt edilemeyecek kadar benzer bulunduğu gerekçesiyle 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7/1-b bendi gereğince kısmen reddedildiğini, ret kararına karşı yapılan itirazın da Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 26.07.2002 tarihli kararıyla reddine karar verildiğini ileri sürerek; -T—Motion-ibareli marka tescilinde bulunan T ibaresi sayesinde ve daha önceki kullanımı sebebiyle 556 sayılı KHK ve Paris Sözleşmesi uyarınca ayırt edici niteliğe haiz olduğunun ve MOTION ibareli 152611 no’lu marka ile iltibas teşkil edecek bir benzerliğinin bulunmadığının tespitine, Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 26.07.2002 tarih ve M-1357 no’lu kararının iptaline ve hükümsüzlüğüne, Türk Patent Enstitüsü’nde 2001/9639 no’lu dosyası ile işlem gören ve Madrid Protokolü çerçevesinde tescil müracaatı yapılmış 755 311 no’lu -T–Motion- ibareli markanın kısmen reddedilen 09. sınıfta tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.


Mahkemenin, “tescili istenilen marka ‘T- – – MOTİON’ ibaresi ile tescile engel olarak kabul edilen ‘MOTİON’ markası arasındaki tek farkın, tescili istenilen markada bulunan ‘-T—‘ işaretinin yer alması olduğu, ‘MOTİON’ ibaresinin davacı markada bire bir kullanılması doğru olmadığı gibi, bu ibarenin davacı markasında aynen kullanılıp, ‘-T—‘ işareti yanında ayrıca esaslı unsur olarak belirlenmesinin tescile engel markayla ayırt edilemeyecek kadar benzer bir hale getirdiği, her iki markanın 556 sayılı KHK’nin 7/1-b maddesi anlamında birbirlerinden ayırt edilemeyecek kadar benzer oldukları, tescili istenilen markanın anılan KHK’nin 7/son maddesi anlamında ayırt edici nitelik kazanmış olduğunun da ispatlanamadığı” gerekçesiyle “davanın reddine” dair verilen karar; Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.


Davalı vekilinin karar düzeltme istemi, “Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere ve marka tescilinde mutlak ret nedenlerinin düzenlendiği 556 sayılı KHK’nin 7/1.maddesinin (b) bendinde açıkça “halk tarafından karıştırılma/iltibas”tan söz edilmesine karşın, madde metnindeki “ayırt edilmeyecek kadar aynı/benzer olan markalar” ifadesinin markalar arasındaki benzerliğin iltibasa yol açacak derecede güçlü ve açık olacağı düşüncesinden kaynaklanmasına, bu nedenle de 7/1-(b) bendine göre yapılacak değerlendirmede işaretler arasındaki benzerliğin iltibasa yol açıp açmayacağı hususunun da göz önüne alınacağının tabi bulunmasına, tescili istenen 9. sınıf emtianın özelliği itibariyle alıcıların son derece dikkatli ve seçici olacaklarından, aynı tür emtia için daha önceden davacı adına tescilli olan 1995/164699 sayılı “T+ nokta işaretleri”nden oluşan markası ve yine aynı emtia için aynı harf ve noktalama işaretleri ile birlikte tescil edilmiş çok sayıda kelimelerden oluşan markalarının varlığı karşısında, bu kez tescil başvurusuna konu edilen ”.T… MOTION.” işaretinin de aynı ürünler bakımından 556 sayılı KHK’nin 5. maddesi uyarınca dava dışı şirkete ait “MOTİON” markasından ayırt edici niteliği sahip olduğunun ve ürünlerin alıcılarının iltibas suretiyle yanıltılmalarının söz konusu olamayacağının kabulü gerekmesine ve bu durumda da aynı KHK’nin 7/son maddesindeki kullanımla ayırt edicilik vasfının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun somut uyuşmazlık bakımından incelenmesine gerek bulunmamasına göre davalı vekilinin HUMK’nun 440.maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.


Ancak, Dairemiz bozma kararının gerekçe bölümünde yazılı “556 sayılı KHK’nin 7/1-(b) maddesi yerine yazım hatası sonucu 556 sayılı KHK’nin 7/1-6. maddesi yazılması maddi hata niteliğinde olup, HUMK’nun 459. maddesi gereğince her zaman düzeltilmesi mümkün olduğundan, bozma kararında belirtilen “556 sayılı KHK’nin 7/1-6. maddesi” ibaresinin “556 sayılı KHK’nin 7/1-(b) maddesi” olarak düzeltilmesine karar vermek gerekmiştir.” Gerekçesiyle reddedilmiş; Yerel Mahkemece “bozma ilamında atıf yapılan ve ayırt edici nitelik kazandığı vurgulanan ayırt edici markanın ‘T’ ibaresi olması nedeniyle, ilamda bahsi geçen markaya verilen bu niteliğin otomatik olarak “- T – – -“ markasına da verilmesinin doğru olmayacağı ve her markanın bağımsız olarak ele alınıp ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.


Davacı Deutsche Telekom AG firması tarafından “-T—MOTİON-” ibaresinin uluslararası sitemin 9., 16., 35., 38 ve 42 sınıflarında yer alan bazı mal ve hizmetlerde kullanılmak üzere uluslararası marka olarak tescil başvurusunun, dava dışı Siemens A.G’ ye 152611 sayı ile tescilli MOTİON ibareli marka ile aynı olduğu gerekçesiyle 556 sayılı KHK’nin 7/1-b maddesi gereğince kısmen reddedildiği, bu karara karşı davacı tarafça yapılan itirazın Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 26.07.2002 tarihli kararıyla reddedilmesi üzerine, anılan ret kararının iptali ve markanın tescili istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

  
Bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle uyuşmazlık; mahkemenin 29.12.2004 gün ve 2004/150-2004/407 sayılı ilamı ile davacının “T-Motion” markasının 556 sayılı KHK.’nin 7/1-(b) bendine göre tescil engeli taşımadığı yolunda kurulan hükmün kesinleşmesi karşısında, eldeki davaya konu “-T—Motion” markası yönünden de davanın kabulünün gerekip gerekmediği, noktasında toplanmaktadır.


O halde uyuşmazlığın çözümünde üzerinde durulması gereken husus, önceden görülüp kesinleşen davada, davacının “T-Motion” markasının 556 sayılı KHK.’nin 7/1-(b) bendine göre tescil engeli taşımadığı yönünde kurulan hükmün, eldeki dava dosyası bakımından “güçlü delil” sayılıp sayılamayacağının belirlenmesidir.


Yanlar arasında daha önce görülüp kesinleşen Ankara Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin 29.12.2004 gün ve 2004/150–407 sayılı ilamında, davacı Deutsche Telekom AG, davalı ise Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı olup; davanın konusu, davacının 9, 16, 35, 38 ve 42. sınıf mal ve hizmetler için “T-Motion” ibaresinin tescili istemiyle yaptığı başvurunun, 9. sınıf mallar için önceden Siemens şirketi adına tescilli 152611 sayılı “MOTION” ibareli markayla ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu gerekçesiyle 556 sayılı KHK’nin 7/1-b bendi uyarınca verilen kısmen reddedildiği, ancak davacının ‘T’ ve T ile başlayan markalarının yoğun bir şekilde kullanarak ayırt edici hale getirdiği, redde esas alınan marka ile iltibas yaratmasının mümkün olmadığı iddiasıyla, ret kararının iptali ile başvurunun reddedilen 9. sınıf için tesciline ilişkindir.


O kararın gerekçesinde; “başvurudaki ‘T-‘ ibaresini davacının muhtelif markalarında kullanımı sonucunda ayırt edici hale getirdiği; böylece ‘T-Motion’ ibaresinin ‘T-‘ ve ‘Motion’ olarak iki esas unsurdan oluştuğu, başvuru konusu ibaredeki esaslı unsur ‘T-‘ işaretinin markaya, davacıya ait ürünlerin birleştirilen dosyanın davalısı Siemens şirketine ait MOTİON markalı ürünler ve başka işletmelerin ürünlerinden ayırt edici özellik kattığı; başvurunun kapsadığı 9. sınıf ‘elektrikli elektronik, optik ölçme, sinyal, kontrol veya eğitim teçhizat ve cihazları ile ses, görüntü veya datanın kaydı, aktarılması, işlenmesi ve çoğaltılmasında kullanılan teçhizat data işlem programları ve bilgisayarlar’ emtialarının alıcısı olan kitlenin bilinç ve uzmanlık düzeyi göz önüne alındığında son derece dikkatli ve seçici olacakları ve uzun bir süre araştırma yaptıktan sonra karar vereceklerinden; bir karışıklığa maruz kalmadan davacıya ait ‘T-Motion’ markalı ürünleri davalı şirkete ait ‘MOTİON’ markalı ürünlerden ayırt ederek seçtikleri ürünü satın alabilecekleri” benimsenerek, “davacının ‘T-Motion’ markasının 556 sayılı KHK’nin 7/1-b bendine göre tescil engeli taşımadığı” sonucuna varılmış ve başvurunun reddine dair Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptali yönünde verilen hüküm, kesinleşmiştir.


Görülmekte olan dava ile daha önce görülüp kesinleşen davanın yanlarının aynı olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Önceki davada “T-Motion” ibaresi, eldeki davada ise “-T—Motion-” ibaresi dava konusu edilmekle birlikte; her iki davada da, davacının ‘T’ ve T ile başlayan markalarını yoğun bir şekilde kullanarak ayırt edici hale getirdiği, ‘T’ ibaresi sayesinde ve daha önceki kullanımı sebebiyle ayırt edici niteliğe haiz olduğu iddiasına dayanılmıştır.


Taraflar arasında aynı yada benzer konuda  kesinleşmiş olan bir hüküm ve burada saptanan maddi olgular, daha sonra ortaya çıkan uyuşmazlıklarda dava konusu, dava sebebi ve tarafların aynı olmaması nedeni ile kesin hüküm oluşturmasa dahi, güçlü delil oluşturabilir.


Bu noktada; her iki davada dayanılan, ‘T’ ibaresinin ayırt edici nitelik kazandığına dair iddia yönünden önceki davada, “esaslı unsur ‘T’ işaretinin markaya, davacıya ait ürünlerin başka işletmelerin ürünlerinden ayırt edici özellik kattığı, ‘T‘ ibaresinin davacının muhtelif markalarında kul¬lanımı sonucunda ayırt edici hale geldiği” tespiti yapılmış ve bu tespit Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nce onanarak karar düzeltme incelemesinden de geçtikten sonra kesinleşmiştir. Artık bu maddi olgunun yanlar arasında kesin hüküm olmasa da güçlü delil niteliğini aldığı hususu yadsınamaz.


O halde, yanlar arasında güçlü delil niteliği kazanan Ankara Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin 29.12.2004 gün ve 2004/150–407 sayılı ilamı göz önünde tutularak, davanın kabulüne karar verilmesi zorunludur. 


Ayrıca belirtilmelidir ki; her ne kadar dava dilekçesinde, Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptali yanında, “-T–Motion- ibaresinin 09. sınıfta yer alan mallar bakımından tescili” talebinde bulunulmuş ise de, gerek Mahkemece verilen ilk karar ve direnme kararında ve gerekse Özel Daire bozma ilamında, salt davacının başvurusunun reddine dair 18.02.2002 tarihli Enstitü kararı ile, davacının bu karara itirazı üzerine Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından verilen ve iptal istemine konu olan 26.07.2002 tarihli karar ele alınarak değerlendirme yapılmış ve sonuca ulaşılmıştır.


Tescile dair başvuru ve işlemlerin,  hukuksal nitelikçe idari işlemler olduğu kuşkusuzdur. Tersini öngören açık bir kanun hükmü mevcut olmadıkça, adli yargı, idareyi belirli bir işlem yapmaya zorlayacak nitelikte karar veremez ve bu tür istemleri taşıyan davalara bakamaz. Esasen, bu yön Yerel Mahkemece ve Özel Daire’ce de gözetilmiş ve karar, bozma ve direnme, Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu Kararına hasren verilmiştir. Bu itibarla, ne Yerel Mahkemece ne de Özel Daire’ce değerlendirilmeyen tescil istemi yönünden taraflar arasında kesin hükmün oluşmayacağı her türlü izahtan varestedir. 


Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyularak, yanlar arasında güçlü delil niteliği kazanan Ankara Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nin 29.12.2004 gün ve 2004/150–407 sayılı ilamı göz önünde tutulmak suretiyle, davacının iptal talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı teşhis ve değerlendirme sonucu davanın reddine dair verilen önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.


S O N U Ç:

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 25.11.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

Kaynak ; Yargıtay