“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada … . Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/05/2016 tarih ve 2014/240-2016/96 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 02/10/2018 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili, davacının “…” ibareli 99/016270 sayılı markasının bulunduğunu, davalının müvekkili ile aynı alanda ticari faaliyette bulunduğunu ve davacıya ait “…” markasını marka ve firma adı olarak kullandığını, davacının “…” markası ile davalının ticaret unvanının iltibas yaratacak nitelikte olduğunu, davalının kötü niyetli tecavüzü nedeniyle haksız kazanç elde ettiğini, davacının markası ile işletmesinin ticari hayattaki imajının ve kendisine duyulan güvenin sarsılması nedeniyle manevi zarara uğradığını ileri sürerek, davalının “…” markasını kullanması suretiyle davacının marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulmasını, davalı tarafından “…” isminin kullanılmasının men edilmesini, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi, 25.000,00 TL manevi tazminatın ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, işaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılmasının önlenmesini, hükmün ilanını talep ve dava etmiş; yargılama sırasında maddi tazminat talebini 500.000,00 TL’ye yükseltmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili, davalı şirketin 14/06/2000 tarihinde kurulduğunu, şirket unvanının şirket ortaklarının isimlerinin baş harflerinin birleşmesinden oluştuğunu, davalının usulüne uygun olarak tescil ettirdiği ticaret unvanını kullandığını, haksız rekabetten ve marka tecavüzünden söz edilemeyeceğini, ticaret unvanı bakımından davacı markasına göre müvekkili şirketin kuruluş ve tescil önceliğinin bulunduğunu, davacı firma ile aynı sektörlerde faaliyet gösteren ve unvan veya markaları “…” ibaresi ile başlayan bir çok firmanın olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacıya ait “…” markasının davalı tarafından internet üzerinde fatura ve tanıtım evrakında, ticaret unvanını aşar şekilde markasal kullanımının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet olduğunun tespiti ve menine, davalının “…” markasına yönelik ticaret unvanını aşar şekilde tanıtım evrakı, yazılı evrak ve internet üzerindeki markasal kullanımının engellenmesine, ticari ve resmi evraklarda kullanımın engellenmesinin yanında başka bir men kararı verilmesine yer olmadığına, internet erişimin engellenmesine, tanıtım evrakında kullanımın tanıtım evrakına el konulmak ve “…” ibaresinin markasal kullanımı olan tanıtım evrakının masrafı davalıdan alınarak imha edilmek suretiyle giderilmesine, 250.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, markanın izinsiz kullanımı nedeniyle 12.500,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, hükmün ilanına, ticaret unvanının terkini talebinin aradan geçen süre ve sessiz kalma dikkate alınarak reddine karar verilmiştir.


Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.


2-Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni, sonuçlarının ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminatın tahsili, hükmün ilanı, ticaret unvanının terkini istemlerine ilişkindir.


Uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı, gerek …’da ve gerekse 556 sayılı KHK’da düzenlenmiş değildir. Bu durum Dairemiz uygulaması ile hukukumuza yerleşmiş olup, yasal dayanağı da TMK’nın 2. maddesidir. Sessiz kalma yolu ile hak kaybının oluşması için öncelik hakkı sahibinin sonraki markadan veya kullanımdan haberdar olması gerekmekte ise de sessiz kalmanın kaç yıl sonra hak kaybına yol açacağı ile ilgili kesin bir süre vermek mümkün değildir. Burada önemli olan öncelik hakkı sahibinin sonraki kullanıma bir süre katlanmış olmasıdır. Bu itibarla bu sürenin belirlenmesinde somut olayın özelliklerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu sürenin belirlenmesinde de esas alınacak olan dürüstlük kuralıdır.

Sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilirken, öncelik hakkının sahibinin sonraki tescil veya kullanımdan haberdar olduktan sonra izlediği yol ve sergilediği tavır önemlidir. Bu durumda, davalının markasal kullanımları ve başlangıcı nazara alınarak bu tarihten itibaren dava tarihine kadar geçen süre belirlendikten sonra davacının markaya tecavüz ve haksız rekabete dayalı talepleri yönünden işbu davanın açılmasının TMK’nın 2. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi gerekirken, mahkemece ticaret unvanının terkini talebinin aradan geçen süre ve sessiz kalma dikkate alınarak reddine karar verilmişse de marka hakkına dayalı talepler yönünden uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı hususu tartışılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.


3-Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin hükmedilen tazminat miktarlarına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.


SONUÇ :

Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin hükmedilen tazminat miktarlarına ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 04/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 Kaynak-Yargıtay