“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2013
NUMARASI : 2009/45-2013/276

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/11/2013 tarih ve 2009/45-2013/276 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri

Davacı-karşı davalı vekili, müvekkilinin vekil olan D. Patent A.Ş. ile ilişkilerinin müvekkili çalışanı olan davalının yürüttüğünü ve patent başvurusu esnasında “Tek katmanlı bükümlü ambalaj ve üretim yöntemi” başlıklı buluşu müvekkili ile birlikte gerçekleştirdiğini beyan ettiğini, D. Patent A.Ş.’nin de gerekli araştırmayı yapmadan ve müvekkiline bilgi vermeden müşterek buluş olarak TPE’ne başvuruda bulunduğunu oysa, buluşun tamamen müvekkilinin buluşu olup, davalının hiç bir katsının bulunmadığını, D.Patent A.Ş.’nin başvuruyu yaparken müvekkili şirketi temsile yetkili olanlardan davalı ile birlikte başvuruda bulunulup bulunulmayacağı hususunda yazılı talimat alması ve ona göre başvuruda bulunması gerektiğini, müvekkili şirketi temsile yetkili olmayan davalının beyanıyla müşterek patent başvurusunda bulunulması nedeniyle bu hatalı işlemin gerçekleştiğini ve müvekkilinin durumdan ancak patent kendisine ulaştırıldığı anda haberdar olduğunu ileri sürerek, TR 2006 05026 sayılı patentte müvekkili ile müşterek hak sahibi olarak gözüken davalının patentteki hak sahipliğinin 551 sayılı KHK’nın 129. maddesi uyarınca hükümsüzlüğü ile aynı KHK’nın 11-12/a maddesine göre patentin müvekkiline ait olduğunun belirlenmesini talep ve dava etmiş, karşı davanın ise, reddini istemiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri

Davalı-karşı davacı vekili, dava konusu buluşu müvekkilinin davacı işveren yanında çalışmaya başlamadan önce tasarladığını ve hayata geçirdiğini, tamamen kendi çalışması sonucu gerçekleştirdiği buluş üzerinde davacının hak sahibi olmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, müvekkilinin patentten doğan diğer hak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla dava konusu patent üzerindeki davacı-karşı davalının payının ve hak sahipliğinin müvekkiline devredilmesini, bu talepleri kabul edilmediği taktirde, davacının patentteki hak sahipliğinin hükümsüzlüğü ile buluş sahibinin müvekkili olduğunun ve patent başvurusu yapma, patent alma hakkının ve tamamı ile patentin müvekkiline ait olduğunun tespitini talep ve dava etmiş, asıl davanın ise, reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı

Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davayı gasp değil hükümsüzlük davası olarak açtığı, hükümsüzlük davası bakımından dava süresinin dolmasının söz konusu olmadığı, dava konusu buluşun bir iş görme sözleşmesi çerçevesinde gerçekleştiği ve davalı tarafından iş sözleşmesindeki iş görme ediminin ifası olduğu, buluşun davacı şirketin teçhizat ve diğer maddi imkanlarından yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği gerekçesiyle, asıl davanın kabulü ile, TR 2006/05626 B sayılı incelemesiz patent belgesinde patent sahibinin tek başına davacı şirket olduğunun tespitine, patent sahibi olarak davalının sahipliğinin hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, davalının buluşu yapan olarak belirtilmesine karar verilmiştir.

Kararı, davalı-karşı davacı vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı-karşı davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ:


Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı-karşı davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 10/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak: Yargıtay