“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09/10/2012 tarih ve 2011/19-2012/210 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin 99/18511 no’lu, ” …” ibareli markanın sahibi olduğunu, davalının otelini …’dan Özelleştirme İdaresi aracılığıyla yapılan satış sonucu varlık satış sözleşmesi ile satın aldığını, davalının bu satış sözleşmesi ile taşınmazı satın almış olmasına karşın marka, şekil ve ticari işaretlerin satış kapsamı dışında bırakıldığını, davalının markayı müvekkili ile aralarında herhangi bir izin, devir ya da satış sözleşmesi olmadan tamamen müvekkilinin irade ve tasarrufu dışında haksız olarak kullandığını ve müvekkilinin zararına sebebiyet verdiğini ileri sürerek, tecavüzün tespiti, durudurulması, men’i, şimdilik 1.000,00 TL maddi, 1.000,00 TL manevi tazminat ile 1.000,00 TL yoksun kalınan kazancın faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, birleşen davanın ise, reddini istemiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Asıl davada davalı, birleşen davada davacı vekili, asıl davanın reddini, birleşen davada ise, davalının adına tescilli 99/18511 no’lu, “…” ibareli markayı kullanmadığını ileri sürerek, markanın kullanmama nedeni ile iptalini talep ve dava etmiştir.


Birleşen davada diğer davacı vekili, davalının adına tescilli 99/18511 no’lu, ” …” ibareli markayı kullanmadığını ileri sürerek, markanın kullanmama nedeni ile iptalini talep ve dava etmiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının marka kullanımı ‘ …” şeklinde olup, “…” kelimesinin daha büyük ve dikkat çekici şekilde ön planda yazıldığı, nispeten daha küçük yazılan ”…” ibaresinin hizmetin yerini gösterdiği, ”…” ibaresinin ise, “otelcilik” hizmetlerinde düşük nitelikte ayırt ediciliğe sahip olduğu, davalı kullanımında “…” ibaresinin yüksek ayırt ediciliğe sahip asıl unsuru oluşturduğu, tüketici algı ve dikkatini üzerine çektiği dolayısıyla, davalı markası ile karşılaşan ortalama tüketicinin marka olarak algılayacağı kelimenin ”…” olacağı, bu durumda karşılaştırma konusu markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalının kullanımında yer alan ”…” ibaresinin asıl unsuru oluşturduğu, davacı markasında kullanılan şekil unsurunun da davalının kullanımında bulunmadığı, ortalama tüketicinin taraf markaları veya hizmet sunan firmalar arasında bağlantı kurmayacağı, bir şekilde davacı markasını hatırlasa dahi idari, ekonomik veya ticari bir bağlantı olduğu yanılgısına düşmeyeceği, dolayısıyla davalının marka kullanımının, davacının marka hakkına tecavüz oluşturmadığı, birleşen dava yönünden ise, davalının, dava tarihinden önceki 5 yıllık sürede tescilli markasını ciddi olarak kullandığını ispat etmesi gerektiği oysa davalının ciddi kullanımı gösteren bir delil sunmadığı, diğer taraftan marka sahibinin özelleştirme çerçevesinde değişmesi, bir başka ifade ile markanın el değiştirmesinin kullanmamayı haklı gösterecek marka sahibinin elinde olmayan bir neden olarak kabul edilemeyeceği, bunun için marka sahibi dışında bir nedenden kaynaklanan haklı ve kaçınılmaz bir sebebin ortaya çıkması gerektiği, özelleştirme sürecinin haklı neden sayılamayacağı gerekçesiyle, asıl davanın reddine, birleşen davanın ise, kabulü ile 1999/018511 sayılı, “…+şekil” ibareli markanın kullanmama nedeniyle hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.


Kararı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili temyiz etmitir.

Yargıtay Kararı


1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, asıl davada davacı vekilinin asıl davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.


2- Birleşen davada davalı vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, birleşen dava, davalı adına tescilli markanın kullanmama nedenine dayalı iptali istemine ilişkindir. Her ne kadar mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, 06/01/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14/12/2016 tarih, 2016/148 E- 2016/189 K. sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu itibarla, mahkemece anılan hususta değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.


3- Yukarıda (2) numaralı bentte belirtilen bozma sebep ve şekline göre, birleşen davada davalı vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.


SONUÇ:

Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı vekilinin asıl davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen dava yönünden kararın re’sen BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen davada davalı vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl davada davacıdan alınmasına, 02.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak-Yargıtay