“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/04/2015 tarih ve 2013/121-2015/110 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava, 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili, davalı şirketin, müvekkiline ait ”…” esas unsurlu ve tanınmış markalarına tecavüz teşkil edecek şekilde 171963 numaralı “…” ve 2007/49954 numaralı “… +Şekil” ibareli markaları kötüniyetli olarak tescil ettirdiğini, davalı eylemlerinin ayrıca haksız rekabet oluşturduğunu, müvekkilinin atalarının 1800lü yıllardan beri “…” ibaresiyle faaliyet gösterdiğini, bu ibare üzerinde öncelik hakkına sahip olduklarını, “…” ve “…” ibarelerinin tanınmış marka olarak da kabul edildiğini, buna rağmen davalının marka tescilinde bulunmasının kötüniyetli olduğunu, kaldı ki davalının markasını kullanımının da tescil şekline uygun olmadığı, davalı markasında “…” ibaresi yanında “…” ibaresinin de esas unsur olarak kullanıldığını, davalının bu kullanımı ile tüketiciyi yanılttığını ileir sürerek davalının tescilli markalarının hükümsüzlüğüne, haksız rekabetin tespiti ile tecavüzün men’i ve eski hale iadesine ve kararın ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili, müvekkilinin ilk marka tescilini1996 yılında yaptığını, işbu davanın onaltı yıl sonra açıldığını ve dinlenemeyeceğini, zira 5 yıllık hakdüşürücü sürenin dolmuş olduğunu, müvekkilinin marka tescil başvurusunda kötüniyetli olduğuna dair delil sunulmadığını, davacı her nekadar markasının tanınmış olduğunu iddia etmiş ise de 1996 tarihi itibariyle henüz tanınmış olmadığını ve bunun aksini de ispat edemediğini, “İskender” ibaresinin bir kebap çeşidi olarak sektörde herkes tarafındna kullanıldığını ve artık jenerik hale geldiğini, bu ibarenin davacıların tekeline bırakılamayacağını, 2007 tarihli markası ile de seri marka yarattığını, bu markanın da önceki tarihli markası nedeniyle müktesep hakkı olduğundan hükümsüz kılınamayacağını, markalarının esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğunu ve bu haliyle de davacıların markası ile benzerlik göstermediğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; 96/171963 sayılı davalı markasının hükümsüzlüğü yönünden; davanın 5 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığı, başvurunun kötü niyetli olmadığı, 5 yıllık hak düşürücü sürede 171963 sayılı 10/01/1996 tarihli markadan dolayı hükümsüzlük davasının açılmadığı ve tescil tarihinden çok uzun yıllar sonra dava açılmakla ayrıca davacıların sessiz kalma yoluyla da hak kaybına uğradığı, taraf markalarının KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma ihtimali yaratacak kadar benzer olduğu, ancak davalı markasının tescil başvuru tarihi olan 1996 tarihi itibariyle davacının tescilsiz markasının tanınmış marka olarak kabul edilemeyeceği, bu itibarla davalının başvurusunda kötü niyetli olmadığı ve davacıların sessiz kalma yolu ile hak kaybına uğradığı, KHK’nın 42/1-e maddesi anlamında bir yanıltıcılığın söz konusu olmadığı ve hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı; 2007 49954 sayılı davalı markasının hükümsüzlüğü yönünden; davanın 5 yıllık hak düşürücü süresinde açıldığı, taraf markalarının KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma ihtimali yaratacak kadar benzer olduğu, ancak davalının önceki markasını tescilli olarak ve uzun süre çekişmesiz biçimde fiilen kullandığı, davalı markasının ayırt edici hale geldiği kanıtlandığından, uzun yıllar her iki taraf markası piyasada fiilen birlikte var olduğundan, artık dava konusu 2007 49954 sayılı markanın 171963 sayılı markanın serisi olduğu, davacı markalarına yanaşmadığı, iltibas yaratacak şekilde olmadığı ve önceki tescilli markanın serisi olduğu ve artık hükümsüzlüğünün istenemeyeceği, davalının tescil başvurusu kötü niyetli olmadığı gibi KHK’nın 42/1-e maddesi anlamında bir yanıltıcılığın da söz konusu olmadığı ve hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.


Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davalının marka tescil başvurusunda kötüniyetli olduğunun ispat edilememiş olmasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.


SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 14/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak-Yargıtay