“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : … 4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 07/07/2015 tarih ve 2012/36-2015/120 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri

Davacı vekili, müvekkilinin … teknik maddesinin üretimi aşamasında oksidasyon ve reaksiyon sırasında güvenliği sağlayan toksilojik riskleri azaltan bir yöntemi kapsayan, … adlı buluşun sahibi olduğunu, 29590 sayılı bu patentin koruma süresinin 21/02/2015 tarihinde sona erecek olduğunu, davalı tarafın ise … markalı ilaç satışı yaptığını, bu ürünün etken maddesinin … olduğunu, davalının … adlı üründe kullandığı … maddesinin 29590 sayılı patentte yazılı üretim usullerinin birisini kullanarak elde edip etmediği yönünde yaptırılan analiz sonucunda bu ürünün patentteki yöntemlerden birisi kullanılarak üretildiğinin belirlendiğini, davalının bu eyleminin patent hakkına tecavüz teşkil ettiğini, davalının eyleminin 551 sayılı KHK. 136. madde kapsamında patentte tecavüz ve TTK kapsamında haksız rekabet oluşturduğunu, davalının eylemlerinden dolayı müvekkilinin zarara uğradığını, iddia ile davalının fiillerinin, müvekkiline ait patent hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinintespitini, bu tecavüz ve haksız rekabetin durdurulmasını, önlenmesini, davalının patente konu usul ile elde edilen … maddesinin ihraç etmesinin, üretmesinin, pazarlamasının, satmasının ve her türlü ticaretinin durdurulmasını, önlenmesini, … markası veya başka marka adı altında bu ürünleri üretmesinin, ithal ya da ihraç etmesini, pazarlamasının, her türlü ticaretinin önlenmesini, bu ürünlere ve tanıtım vasıtalarına el konularak imhasını, şimdilik 3.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri

Davalı vekili, yetkili mahkemenin … Mahkemesi olduğunu, davada zamanaşımının söz konusu olduğunu, müvekkiline ait … adlı ürün ile davacı tarafın … adlı ürünlerin her ikisinin de etken maddesinin … olduğunu, ancak her ne kadar davacı … etken maddesinin yeni bir buluşmuş gibi koruma talep ediyor ise de, bunun doğru olmadığını, bu maddenin zirai mücadele sırasında yaygın olarak kullanıldığını, 29590 tescil numaralı patente konu buluştaki …’in yeni olmadığını, davacı tarafın … maddesinin üretimi ile ilgili yeni bir usul ve metod bulduğunu beyan ederek patent aldığını, davalının bu patentinden önce de … maddesinin çeşitli metod ve usullerle başka firmalar tarafından üretildiğini, başka firmaların bu usul ve metodlarının da patentli olduğunu, bu hususun … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2011/57 D.iş sayılı dosyasındaki bilirkişi raporunda belirtildiğini, müvekkiline ait … ürününün içinde binde beş oranında … maddesi bulunduğunu, davacının bu … maddesini kendi patentindeki üretim yöntemine göre üretildiğini iddia ettiğini, müvekkilinin … maddesini …’ da bulunan … adlı şirketten ithal ettiğini ve … ürününü de sınırlı sayıda üretip piyasaya sunduğunu, şu anda ellerinde … ürünü kalmadığını, davacının kendi laboratuvarında yaptırdığı analizi kesinlikle kabul etmediğini, bugünkü teknolojik imkanlara rağmen dahi davacının bahsettiği bir şekilde analiz yapılmasının mümkün olmadığını, davacının patentindeki usul ile üretildiğini iddia etmesinin iyiniyetli görülemeyeceğini” savunarak davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı

Mahkemece, davacı tarafın dayandığı patent 551 sayılı KHK’ nun yürürlüğe girmesinden önce ve Cumhuriyet Öncesi Dönemden kalan 1879 tarihli İhtira Berati Kanunu’ na göre düzenlenmiş bir “ihtira berati” olduğu, nitekim berat sahibinin TPE nezdinde yaptığı 21 Şubat 1995 tarihli başvuruda da 22/02/1994 tarihinden itibaren “15 sene müddet rüçhan hakkı tanınan bir berat verilmesi” talep edildiği, bu durumda öncelikli olarak 29590 sayılı patent (ihtira beratı) için 15 yıl süreli koruma talep edilmesine rağmen, TPE’nin, talep de aşmak suretiyle 20 yıllık bir koruma sağlamasının mümkün olmadığı, öte yandan mahkememizce verilmiş olan 15/10/2008 tarih ve 2007/84 Esas, 2008/248 Karar sayılı karar ile ilgili Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 22/12/2010 tarih ve 2009/4371 Esas, 2010/13123 Karar sayılı onama kararıyla ortaya çıkan duruma göre de, esasen zirai ilaçlar için patent korumasının 551 sayılı KHK öncesi dönemde mümkün olmadığı, üstelik 15 yıllık süre için koruma talep edilen başvurunun İhtira Beratı Kanunu hükümlerine tabi olduğu anlaşılmakla davacının dayanabileceği geçerli bir patent belgesi bulunmadığından, patente tecavüz iddiası yerinde görülmemiş, davacı taraf her ne kadar haksız rekabet hükümlerine dahi dayanmış ise de, … maddesinin yeni olmadığı, bu maddenin başka firma ve işletmeler tarafından da benzer kimyasal maddelerde ve benzer amaçlarla kullanıldığı, bu nedenle davacı tarafın … etken maddesi ya da bu maddeyi içeren zirai ilaçlar üzerinde herhangi bir hak iddia etmesinin söz konusu olmadığı gözetilerek haksız rekabet iddiası da yerinde görülmemiş, ayrıca yapılan tüm araştırmalara rağmen davacının kendi yaptırdığı analiz sonuçlarının doğrulanmasını sağlayabilecek teknik imkanın mevcut olmadığı anlaşılmış olmakla davacı tarafın dayandığı usul patentinin koruma süresinin 20 yıl olduğu ve patentte konu etken maddenin de yeni olduğu bir an için kabul edilseydi dahi, ihlal iddiasının ispat edilemediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı

1-Mahkemece, öncelikle davacı tarafın dayandığı 29590 sayılı patentin başvuru tarihi olan 21.02.1995 itibariyle yürürlükteki (mülga) 1879 sayılı İhtara Bareta Kanunu uyarınca patent koruma süresinin başvurudan itibaren 15 yıl olduğu ve aynı Kanun’un 3. maddesine göre de tıbbi ve veteriner ilaç üretim usulleri ve ürünlerine patent verilemeyeceğinden geçerli patent bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.


Ancak, Dünya Ticaret Örgütü’nü kuran anlaşma (GATT) ve onun eki olan TRİPS Sözleşmesi 1 Ocak 1995’te yürürlüğe girmiş ve Türkiye bu tarihten itibaren TRİPS Sözleşmesi’ne taraf ülke olmayı kabul etmiştir. TRİPS 27. maddesi teknolojinin her alanında ürünler ve usüllerle ilgili her türlü buluş için patent verilmesini düzenlemektedir. Aynı Sözleşme’nin 33. maddesi uyarınca da patentin koruma süresi başvuru tarihinden itibaren 20 yıldır.


Ayrıca, TRİPS 70/8 maddesine göre üye ülkeler DTÖ Anlaşması’nın yürürlüğe girdiği tarihte farmasotik ve tarımsal kimyasal ürünler için patent korunması sağlayamadığı takdirde; (a) bu tür buluşlar için patent başvurusunun yapılabileceği bir yöntemi temin edecek, (b) başvurulara, bu Anlaşma’da yer alan patent verme kriterlerini uygulayacaklardır. TRİPS 65. maddesi ve 1/95 sayılı Türkiye-AB Ortaklar Konseyi kararı uyarınca da, Türkiye Tıbbi ve Veterinerliğe ilişkin ürün ve usüllere dair patent başvurularını 1 Ocak 1995 tarihinde itibaren kabul etmekle birlikte; patent belgesi verilmesi işlemini 1 Ocak 1999 tarihine kadar ertelemiştir.

Davacıya ait 29590 sayılı patentin başvuru tarihi de 21.02.1995 olduğundan somut uyuşmazlıkta öncelikle TRİPS hükümlerinin dikkate alınması gerekir. TRİPS 27. maddesine göre teknolojinin her alanındaki ürünler ve usüllere patent verilebilmesi için yenilik, buluş basamağı ve sanayide uygulanabilirlik koşullarını taşıması zorunludur.


Dosyada mevcut patent dosyasına göre davacıya ait 29590 sayılı patentin başvuru tarihi 21.02.1995 olup, patent belgesi ise 08.03.2002 tarihinde verilmiştir. (Koruma başlangıç tarihi 21/02/1995 olarak). Bu durumda, mahkemenin 1879 sayılı İhtira Beratı Kanunu Hükümlerine göre 29590 sayılı patentin geçersiz olduğu ve geçerli olması halinde de 15 yıllık koruma süresinin dava tarihinde sona erdiğine dair gerekçesi yerinde değildir. Mahkemece, bu hususta Dairemizin 22.12.2010 tarih 4197/13122 sayılı 22.12.10 tarih 4371/13123 sayılı ve 17.04.2012 tarih 6528/6193 sayılı kararlarına atıf yapılmakta ise de, bahsi geçen kararlara konu patent başvuruları 1988 ve 1990 tarihli olduklarından başvuru tarihleri itibariyle TRİPS Sözleşmesi hükümlerinin tartışma yeri bulunmayıp somut uyuşmazlık bakımından emsal karar olarak değerlendirilmesi de mümkün bulunmadığından kararın öncelikle mahkemenin açıklanan gerekçesi bakımından bozulması gerekmiştir.


2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelemesine gerek görülmemiştir.


SONUÇ:

Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 03/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak: Yargıtay