“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09/06/2015 tarih ve 2014/166-2015/169 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili müvekkili şirketin 2007/44078 sayılı ve 23, 24, 25, 26 sınıflarda tescilli “…”, markasının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TPE’ne başvuruda bulunduğunu, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini ileri sürerek 2014-M-3884 sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı … davacının itiraza dayanak markaları ile başvuruya konu markanın görsel, işitsel ve anlamsal düzeyde benzer olmadığını, bütüncül intibanın farklılaştığını; mal/hizmetlerin de farklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.


Diğer davalı şirket vekili açılan hükümsüzlük davası bakımından mahkememizin yetkisiz olduğunu, davacının “mila by nova” ibareli markasıyla sadece üretim yaptığını, perakendecilik faaliyeti olmadığını, başvuru ile davacının dayanak gösterdiği markanın benzer olmadığı ve iltibas bulunmadığını, bir markanın gerçek sahibinin onu kullanan, tanıtan ve ihdas eden kişi olduğunu savunarak, öncelikle bilirkişi incelemesi yapılıp sonucunda davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davanın kısmen kabulüne, TPE YİDK 2014-M-3884 sayılı kararının başvuru kapsamında yer alan 14,18,24,25,26. sınıflardaki malların tamamıyla 3. sınıfta yer alan “parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler” ve 35/06 sınıftaki müşterilerin malları görmesi ve satın alması için bir araya getirilmesi kapsamında bildirilen 14,18,24,25,26 sınıftaki malları tamamı ve 3. sınıf yönünden “parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler” emtiası ile sınırlı olmak üzere, kısmen iptaline, 2011/83839 sayılı markanın başvuru kapsamında yer alan 14,18,24,25,26. sınıflardaki malların tamamıyla 3. sınıfta yer alan “parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler” ve 35/06 sınıftaki müşterilerin malları görmesi ve satın alması için bir araya getirilmesi kapsamında bildirilen 14,18,24,25,26 sınıftaki malları tamamı ve 3. sınıf yönünden “parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler” emtiası ile sınırlı olmak üzere kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiştir.


Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


1- Dava TPE YİDK’ nun 2014-M-3884 sayılı kararının iptali istemine ilişkindir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir.

Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.


Somut olayda, mahkeme kararının gerekçe bölümünde; “09. sınıftaki gözlükler, güneş gözlükleri, bunların kapları, kutuları, kılıfları, parçaları aksesuarları emtiası ile bu emtianın 35/06 anlamında perakendeciliği” bakımından da TPE YİDK kararının iptali gerektiği belirtilmesine rağmen; gerek kısa kararda ve gerekse de hüküm fıkrasında 09. sınıftaki mallar bakımından gerekçeye uygun şekilde hüküm oluşturulmaması kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşmasına yol açmış olmakla yukarıdaki açıklamalar ışığında kararın re’sen bozulması gerekmiştir.


2-Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.


SONUÇ:

Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 26/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak-Yargıtay