“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : KONYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/11/2012
NUMARASI : 2009/172-2012/437

Taraflar arasında görülen davada Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 20/11/2012 tarih ve 2009/172-2012/437 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 27/05/2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. E.. I.. ile davalı vekili . dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili asıl ve birleşen davalarda, müvekkili şirketin “. Un Fabrikası A.Ş.” olarak ilk defa 14.12.1984 tarihinde tescil edilmiş olduğunu, bu marka altında her türlü un üretimi yaparak pazarladığını ve sattığını, markanın esasını oluşturan .” ibaresini kullanarak birçok markayı adına tescil ettirdiğini, uzun yıllar süren çaba ve gayretin sonucu olarak tanınan ve bilinen bir marka haline geldiğini, davalının kötü niyetli olarak iltibas yaratacak şekilde “. ibaresini adına marka olarak tescil ettirmek sureti ile haksız rekabet yarattığını ileri sürerek, asıl ve birleşen davalarda müvekkili şirketin çok daha önce tescil ettirdiği “OVA” markasına davalının vaki müdahalesinin men’ine ve 2002/09364, 2003/21258 ve 2002/09367 numaralarda tescilli markalarının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili asıl ve birleşen davalarda, davacının “. markasını çeşitli tarihlerde 30 ncu sınıf için tescil ettirdiğini, markanın kullanılacağı malın ise sadece un olduğunu, müvekkili adına tescil ettirilen markanın kullanılacağı mallar arasında ise unun bulunmadığını, davacının markasının tanınmış marka olmadığını, markaların aynı veya iltibas yaratacak şekilde benzerde olmadıklarını savunarak, asıl ve birleşen davaların reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, Dairemize ait 22.05.2008 tarihli ilama dayanılarak, 30. sınıfta yer alan ürünlerin “un” ürünü ile benzerlik gösteren gıda ürünleri olup, marketlerde kullanıcılara birbirine yakın raflarda sunulabilen ve sıradan tüketici bakımından un üreten firmanın farklı ürünüymüş ya da ürünlerinin devam ürünüymüş gibi algılanma ihtimalinin yüksek olduğu, dolayısıyla 30. sınıfta yer alan ürünler bakımından, davalının . markasının davacının aynı adı taşıyan markasına iltibas teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 30. sınıf bakımından davalı markasının hükümsüzlüğüne, davalının 30. sınıfta markasını kullanmasının, aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğinden müdahalesinin men’ine karar verilmiştir.


Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.


2-Ancak asıl ve birleşen davalar, davacının tescilli markalarına yönelik haksız müdahalenin tespit ve önlenmesi ile davalı adına tescilli 2002/09364, 2002/09367 ve 2003/21258 numaralı markaların hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.


Somut uyuşmazlıkta mahkemece alınan 26.10.2009 tarihli bilirkişi raporunda, davalı markalarının tescilli oldukları 30. sınıftaki tüm emtialar yönünden, davacının 30/11. sınıfta un emtiası için tescilli markaları ile iltibas tehlikesi oluşturacağı bildirilmiş ve bu rapora dayanılarak hüküm kurulmuştur. Oysa yine mahkemece görüşüne başvurulan 11.04.2012 tarihli bilirkişi raporunda, bu kez davalı markalarının 30. sınıfta tescilli bazı emtialar yönünden iltibas tehlikesi oluşturacağı ve bu emtialar için hükümsüz sayılması gerektiği bildirilmiştir. Mahkemece bu son rapor karar yerinde hiç değerlendirilmemiştir.


Oysa ilk rapor yetersiz görüldüğü için ikinci rapor alındığına göre, mahkemece tekrar ilk rapora gidilerek karar verilmesi doğru olmadığı gibi, iki rapor arasında oluşan çelişki giderilmeden hüküm kurulması da doğru değildir.


Bu durum karşısında mahkemece, davalı markalarının 30. sınıfta tescilli oldukları hangi emtialar yönünden davacının markaları ile iltibas oluşturacağının, yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle tespiti ve böylece iki rapor arasında bu konuda meydana gelen çelişkinin giderilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.


3-Ayrıca, markaların tescilli oldukları süre içindeki kullanımları, gerek dava tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK, gerekse daha önceki mevzuat ile sağlanan koruma kapsamında olup, tescilli bir markanın haksız kullanımından söz edilemez. Markaların hükümsüzlüğü yolundaki kararlar ile sicilden terkinleri sağlandıktan sonra korumaları kalkacak ve bu tarihten itibaren kullanımlarının haksız olduğu ileri sürülebilecektir.


Dolayısıyla mahkemece açıklanan bu husus nazara alınarak, davalının tescilli markalarını kullanmasının davacının marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet oluşturmayacağı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davalardaki bu türden taleplerin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması dahi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle de davalı yararına bozulması gerekmiştir.


4-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; davaların birleştirilmesine karar verilmesiyle sadece yargılamaları birlikte yürütülmekte olup, her dava bağımsız karakterini koruduğundan, mahkemece her dava için ayrı hüküm kurulmalı, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücreti her dava için ayrı ayrı belirlenmelidir.


Somut uyuşmazlıkta ise mahkemece, her dava için ayrı hüküm kurulmadığı gibi, asıl ve birleşen davalarda davalı adına tescilli bulunan hangi markaların hükümsüzlüğüne karar verildiği de belirtilmemiştir. Oysa davalının “Ova” asıl unsurlu olan ve işbu asıl ve birleşen davaların konusunu oluşturmayan başka tescilli markaları da vardır. Dolayısıyla mahkemece asıl ve birleşen davalarda verilen bu kararın infazı da mümkün değildir.
Bu durum karşısında mahkemece, asıl ve birleşen dava ayrımı yapılmadan ve davalının hangi markalarının hükümsüzlüğüne karar verildiği belirtilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru olmamış, kararın bu nedenle de davacı yararına bozulması gerekmiştir.


SONUÇ:

Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle de davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz taraflar yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan alınarak yek diğerine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 29/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak-Yargıtay