“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/03/2013 tarih ve 2011/177-2013/153 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ve katılma yoluyla davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava, 6100 Sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK’nın 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili, müvekkili …Şirketinin ticari unvan ile ürünlerinde “…” ve “…lar” ibaresini kullanan ilk şirket olduğunu, 2005 yılında kurulan davalı şirketin “… ve …lar” markaları üzerinde hak sahibi olduğunu belirterek müvekkillerinin markalarına tecavüzde bulunduğu iddiasıyla ihtarname gönderdiğini, davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, davalının 2010/16139 sayılı “… …”, 2010/14221 sayılı “…lar” ve 2010/14456 sayılı “…lar” marka tescil taleplerinin bütün sınıflar bakımından kötü niyetli marka tescili oluşturduğunun tesbitine, markaların hükümsüzlüğüne, hükümsüzlük talebinin kabul görmemesi halinde müvekkillerini “…” ve “…lar” ibarelerini ticari unvan, kurumsal kimlik ve ürün markası olarak kullanımlarına ilişkin fiillerin davalının marka hakkına tecavüz teşkil etmediği şeklinde muarazanın önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili, yetki, husumet, zamanaşımı itirazlarında bulunmuş, davanın esasına ilişkin olarak da davacı … şirketinin kerestecilik, kömür ve otel işletmeciliği amaç ve konuları için kurulduğunu, … işinde “…” kök kelimesini marka olarak hiç bir şekilde kulanmadığını, davacı …lar Yapı A.Ş’nin ise gübre inşaat malzemesi, turizmde organik atıklar alanında faaliyet gösterdiğini, 2010-2011 yılında … işine girdiğinde de “…” ibaresini marka olarak kullanmadığını, salt babadan gelen soyadı gerekçe gösterilerek müvekkili markasının hükümsüzlüğünün talep edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacı … davalı tarafların babalarından yani, soylarından gelen soyismi ile anılan “…lar ” ve “…” markasının ticari ortaklıklarında kullandıkları, ticari ortaklık sona erdirildiğinde, her ne kadar ilk tescilli markanın “… A.Ş”ye ait olsa bile, ortaklık sona ererken marka üzerinde açık bir marka paylaşımı yapılmadığı gibi her iki tarafın da “…” ve “…lar” ibareli markaları bir çok sınıfta tescilli ve tescilsiz olarak kullanmaya devam ettikleri, 50 yılı aşkın bir süredir tarafların markanın kullanımı yönünde herhangi bir ihtilaf yaşamadıkları, davalı tarafın tescilli markası olan “…” ve “…lar” markasının tek sahibi olarak davacıya ihtarname göndermesi, tarafların geçmiş soybağları, ticari ortaklıkları ve M.K’nın 2. maddesi gözönüne alındığında iyi niyet kuralları ile bağdaşır bir durum olmadığı, markanın kötü niyetli tescili hususundaki hükümsüzlük iddiası yerinde bulunmadığı, davacı tarafın geçmiş ortaklık ve miras hakkına dayalı üstün kullanma hakkı bulunduğu, “…” ve “…lar” ibareli markaların davacı tarafından kullanımının markaya tecavüz etmediği gerekçesiyle, markanın hükümsüzlüğü talebinin reddine, davacı tarafın “…” ve “…lar” ibareli markaları kullanılmasının markaya tecavüz teşkil etmediğinin tespiti ile taraflar arasındaki muarazanın bu şekilde giderilmesine karar verilmiştir.


Kararı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacılar vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, uyuşmazlığın 556 sayılı KHK’nın 42, 70 ve 74. maddeleri çerçevesinde değerlendirilmiş olmasına, aynı KHK’nın 74. maddenin son fıkrası uyarınca marka hakkına tecavüzün mevcut olmadığına dair davanın markanın hükümsüzlüğü davasıyla birlikte açılabilecek bulunmasına ve markanın hükümsüzlük koşullarının da gerçekleşmemiş bulunmasına göre, davalı vekili ve katılma yoluyla davacılar vekillerinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.


SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekili ve katılma yoluyla davacılar vekillerinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 0,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden taraflardan ayrı ayrı alınmasına, 06/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak-Yargıtay