“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/03/2013
NUMARASI : 2011/270-2013/120

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/03/2013 tarih ve 2011/270-2013/120 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 03/10/2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. M.A.dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili, müvekkilinin tescilli “U. C.” ibareli markasının bulunduğunu, davalının bu marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer “C.” markasını kullandığı gibi markanın kullanıldığı ürün ambalajının da müvekkilince kullanılan ambalajın taklidi olduğunu, davalının bu eyleminin, müvekkilinin marka tescilinden doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, davalının markaya tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine, menine, 15.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, tecavüz oluşturan ürünlerin imhasına, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiş, 22.10.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 34.756,80 TL’ye yükseltmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili, taraf markaları arasında iltibasa neden olacak bir benzerliğin bulunmadığını, davacının şikayeti üzerine müvekkilinin markayı kullandığı ambalajlardaki kompozisyonu değiştirdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, her ne kadar tarafların tescilli markaları arasında iltibas tehlikesi yok ise de davalının üzerinde markasını kullandığı ambalaj tasarımının, davacının ambalajına benzediği, bu benzerliğin herhangi bir teknik zorunluluktan kaynaklanmadığı, bu durumun haksız rekabet oluşturduğu, mülga TTK’nın 58. maddesi uyarınca davacının mahrum kaldığı karın bilirkişi tarafından tespit edildiği, ancak davacının kar kaybına uğramasında davalının haksız rekabetinin yanında başka etkenlerin de bulunabileceği dikkate alındığında tespit edilen miktarın yüksek görüldüğü, mülga BK’nın 42. maddesi uyarınca maddi tazminatın 10.000 TL olarak belirlendiği, bu eylem nedeniyle davacının manevi tazminata da hak kazandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının haksız rekabetinin tespitine, menine, tecavüz oluşturan ürünlerin toplatılmasına, imhasına, 10.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmiştir.


Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.


2-Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalının haksız fiil oluşturan eyleminin başlangıç tarihinin dosya kapsamından anlaşılamadığı, davacı tarafça tecavüz oluşturan ürünlere el koyma talebinde bulunulduğu ancak haksız fiilin o gün başlamış olmasının mümkün olamayacağı, makul bir süre olarak görülen bu tarihten 3 ay öncesinden itibaren haksız fiilin başladığı kabul edilmiş ve bu tarih esas alınarak davalının tescilli markası ile yaptığı satış miktarları gözetilerek istenebilecek maddi tazminat miktarı belirlenmiştir. Ancak, mahkemece tarafların tescilli markaları arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı, davalının söz konusu markayı taşıyan ürünlerinde kullandığı ambalaj tasarımının haksız rekabet oluşturduğu kabul edildiğine göre, artık maddi tazminat miktarının da tecavüz teşkil eden ambalaj kullanımı dikkate alınarak tespit edilmesi gerektiği gibi davalının haksız rekabet oluşturan eyleminin başlangıç tarihinin de farazi olarak belirlenmesi mümkün değildir. O halde, mahkemece haksız rekabet oluşturan eylemin ambalaj kullanımından kaynaklandığı gözetilerek ve aksi kanıtlanamadığından haksız rekabetin davacı tarafından yaptırılan tespit tarihinde başladığının kabulü, yine davalının davacının şikayeti üzerine söz konusu ambalaj kullanımına son verdiği savunması üzerinde durulması, bu hususun aksinin ispat edilememesi halinde tazminat miktarının bu süre esas tutularak hesaplanması, şayet bu şekilde tazminat miktarının belirlenmesi mümkün olmaz ise mülga BK’nın 42. maddesinin dikkate alınması, manevi tazminatın da bu çerçevede tespit edilecek haksız rekabet teşkil eden eylemin süresi ve niteliğine göre takdir edilmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde haksız rekabet ya da markaya tecavüz oluşturmayan tescilli markanın kullanımına dayalı olarak belirlenen miktar üzerinden maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.


SONUÇ:

 Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 0,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 09/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak-Yargıtay