“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28.07.2011 tarih ve 2009/187-2011/304 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili, müvekkilinin “Eriş” ibaresini içerir çok sayıda tescilli markasının bulunduğunu, müvekkili şirketin aynı ibareyi 1974 yılından bu yana ticaret unvanında da kullandığını, 1976 tarihinde bu unvanı ticaret siciline tescil ettirdiğini, davalının ise “Erişler” ibaresini ticaret unvanında kullandığını ve marka olarak tescil ettirdiğini, öncelik hakkının müvekkiline ait olduğunu ileri sürerek, davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne, esasa ilişkin karar tarihinden itibaren davalının davaya konu markayı ürünlerinde kullanmasının önlenmesine, maddi sonuçların ortadan kaldırılmasına, davalının ticaret unvanındaki “Erişler” ibaresinin terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili, müvekkilinin davaya konu ibareyi 1960 yılından bu yana kullandığını, 1966 yılında kurulan bir kolektif şirket tarafından kullanımın devam ettiğini, öncelik hakkının müvekkiline ait olduğunu, markalar arasında benzerlik bulunmadığını bildirerek, davanın reddini savunmuştur.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, bilirkişi raporu kapsamında taraf markalarının 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında benzer olduğu, mal ve hizmetler arasında benzerlik ve ilintili olduğu, bu nedenle davalı markasının hükümsüzlük koşullarının oluştuğu ancak davanın davalı şirketin ünvanının ticaret siciline tescil ve ilanından 14 yıl sonra açıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne, davalının ticaret unvanının kısmen terkinine ilişkin talebin ise reddine karar verilmiştir.


Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.


2- Dava, davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğü, davalının davaya konu markayı ürünlerinde kullanmasının önlenmesi, maddi sonuçlarının ortadan kaldırılması ve davalının ticaret unvanının kısmen terkini istemlerine ilişkindir.


Davacı vekili, müvekkilinin “Eriş” ibaresini içerir çok sayıda tescilli markasının bulunduğunu, müvekkili şirketin aynı ibareyi 1974 yılından bu yana ticaret unvanında da kullandığını, davalının ise “Erişler” ibaresini ticaret unvanında kullandığını ve marka olarak tescil ettirdiğini, öncelik hakkının müvekkiline ait olduğunu ileri sürerek işbu davayı açmış, mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarda değinilen gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Ancak, marka hükümsüzlüğüne yönelik davada davacı aynı zamanda tanınmışlık iddiasına dayalı olarak davalı markasının kapsadığı tüm mal ve hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinde bulunmuştur. 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi uyarınca tescilli bir markanın kapsadığı mal ve hizmet sınıflarından farklı mal ve hizmetler bakımından bir başkası adına aynı ya da benzer işaretin marka olarak tescili mümkündür. Buna karşın, aynı maddenin 2 cümlesine göre, koşulları oluştuğu takdirde tanınmış markaların farklı sınıflar bakımından tescili mümkün olmadığı gibi tescil edilmesi halinde de bu markaların hükümsüzlüğü talep edilebilir. Somut uyuşmazlıkta, 556 Sayılı KHK’nın 8/4 maddesinde yer alan koşullar tartışılıp değerlendirilmeksizin, tarafların markalarındaki aynı ve benzer tür ürünlerin dışında kalan farklı mallar bakımından da davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir.


SONUÇ:

 Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 13.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak-Yargıtay