“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/09/2012
NUMARASI : 2004/848-2012/175

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 13/09/2012 tarih ve 2004/848-2012/175 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacılar vekili, müvekkili T. P. A.Ş.’nin, marka sahibi T. P. Vakfı ile yaptığı münhasır lisans sözleşmesi ile lisans hakkına sahip olduğu T. markası ile iltibas yaratan ve birebir ingilizce çevirisi olan ve ayniyet teşkil eden “T.” unvanının davalı tarafından kullandığını, davalı şirketin bu kullanımının TTK ve 556 sayılı KHK’ya aykırılık oluşturduğunu, yapılan araştırmada davalı şirketin TPE nezdinde herhangi bir marka tescil başvurusuna da rastlanmadığını, ortalama alıcıların bu iki markayı birbirinden ayırt edemeyeceklerini ve karıştırarak birinin yerine diğerini tercih edebileceklerini ileri sürerek, davalı şirketin müvekkilinin marka hakkına tecavüzünün durdurulmasına, önlenmesine, davalı şirketin kullandığı “T.” unvanının kullanıldığı yerlerden, basılı evraklarından, tabelalarından çıkarılmasına, tespit edilen istasyonlardan sökülmesine, indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen davada ise, aynı iddialarla, müvekkili vakıf adına tescilli “T.” markasına davalının T. unvanını kullanarak tecavüz ettiğini ileri sürerek, davalının unvanındaki “T.” kelimesinin silinmesini ve sicilden kaydının terkinini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili, müvekkili şirketin, Bakanlar Kurulu’ndan izin alarak ticaret unvanını T. P. Ürünleri San. ve Tic. Dağ. A.Ş. olarak 08/07/2003 tarihinde tescil ve 11/07/2003 tarihinde de ilan ettirdiğini, müvekkili şirketin dağıtım izni almak için başvurduğunu öğrenen T. P. Vakfı’nın, müvekkilinin dava konusu ticaret unvanını kullanmasını önlemek amacıyla TPE’ye başvurarak “T. T.” markasını 21/07/2003 tarihinde tescil ettirdiğini, davacı şirketin sahip olduğu “T.” markası ile müvekkili şirketin tescilli ticaret unvanında yer alan “T.” ibaresi arasında ayniyet ve/veya ayırt edilemez benzerlik bulunduğu yönündeki iddianın yerinde olmadığını, davacı şirketin markasında yer alan her iki sözcüğün de bir mal veya hizmet için ayırt edici niteliğe sahip olmadığını, davacı şirket markasının esasen orijinal olmayan sözcüklerden oluştuğunu, bu sözcüklerin herkesin kullanımına açık sözcükler olduklarını savunarak, asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacı markasının 556 sayılı KHK’nın 7/1-c hükmü kapsamında tasviri işaret olduğu sonucuna varıldığı, zira, “Türk” ibaresinin tek bir kişinin kullanımına tahsis edilmesinin söz konusu olmadığı ve “Petrol” ibaresinin de akaryakıt ürünleri sektörü içerisinde ayırt edici niteliği haiz olmadığı, kaldı ki, TPE YİDK’nın davalıya ait “T.” marka başvurusuna ilişkin olarak vermiş olduğu red kararının da, yapılan bu tespiti teyit eder nitelikte olduğu, zira, YİDK’nın red gerekçesi olarak hem “T.” ibaresinin davacının “T.” markası ile aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, hem de bu ibarenin 7/1-c hükmü kapsamında yer aldığı hususlarını ileri sürdüğü, bu durumda, “T.” ibaresi ile aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olan “T.” ibaresinin de 7/1-c hükmü kapsamında tasviri işaret niteliğinde olduğu sonucuna varılması gerektiği, davacı tarafından kullanılan “T.” markasının tanınmış marka olduğu da göz önüne alındığında, söz konusu markanın KHK’nın 7. maddenin 2. fıkrası kapsamında değerlendirilmesi ve ayırt edici niteliği haiz olduğunun kabul edilmesi gerektiği, yani davacıların, “T.” markası niteliği itibarıyla temelinde zayıf bir marka olsa bile, onunla iltibasa neden olacak işaretlerin üçüncü kişilerce haksız şekilde kullanılmasını önleyebileceği, zayıf marka sahibinin, markasının bu türlü kullanımına katlanmak zorunda olmadığı, ancak, yukarıda belirtilen gerekçe ile, dava konusu ibareler arasında iltibasa mahal verecek ne işaret (ve daha da güçlü olarak) ne de işletme düzeyinde bir bağlantı bulunmadığı, davacıların “T.” markasının uzun yıllardan beri kullanılmakla kazandığı ayırt edicilik vasfı, tanınmış marka niteliği ve kullanım şeklinin (yoğun bir şekilde kullanıldığı için markanın neredeyse bir diğer esas unsuru haline gelen şapka figürü ile) aslında diğer markaların onunla karıştırılmaya sebep olma ihtimalini de azalttığı, sonuç olarak dava konusu ibarelerin, olağan alıcıları (tüketiciler) nezdinde karışıklığa sebep olacak bir benzerlik göstermedikleri kanaatine ulaşıldığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir


Kararı, asıl ve birleşen davada davacılar vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


556 sayılı KHK’nın 6. maddesi uyarınca marka koruması tescil ile sağlanır. Davacı taraf tescilli marka hakkına dayalı olarak davalı ticaret unvanındaki klavuz sözcük niteliğinde olan “T.” ibaresinin marka hakkına tecavüz oluşturduğundan bu ibarenin sicilden terkinini istemiştir.


Marka hakkına tecavüz hallerini düzenleyen 556 sayılı KHK’nın 9, 61 vd. maddelerinde, marka koruması maddede sayılan hallerle sınırlı olup ticaret unvanının tescilli olduğu biçimde kullanılması halinde; esasen ticaret unvanının kullanım amacının bir tacirin diğerlerinden ayırt edilmesini sağlaması, markanın ise bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması amacına hizmet etmesi nedeniyle marka ve ticaret unvanının fonksiyonlarının birbirlerinden farklı olmalarından dolayı, işbu davada davacının 556 sayılı KHK’nın 9, 61 vd. maddelerine dayalı olarak davalı unvanındaki ibarenin terkinini talep etme hakkı bulunmamaktadır. Bu durumda, uyuşmazlığın haksız rekabet hükümleri çerçevesinde tartışılmak üzere dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 57/5. maddesi hükmü koşullarının mahkemece değerlendirilerek davalı ticaret unvanındaki “T.” kelimesinin anılan madde hükmü uyarınca davacı adına tescilli marka ile iltibasa yol açıp haksız rekabete sebebiyet verip vermediğinin belirlenmesi suretiyle hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle asıl ve birleşen davanın reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.


SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 10.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak-Yargıtay