“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : İSTANBUL 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/06/2012
NUMARASI : 2011/77-2012/149

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28.06.2012 tarih ve 2011/77-2012/149 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 15.04.2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. E. G. Y.ile davalılar vekili Av. Ö. Ö.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili, davalı şirketin taraflar arasındaki işletme sözleşmesini tek taraflı olarak feshetmesine rağmen, Bahçeşehir ve Tarabya restoranlarını sözleşme şartlarına uygun olarak tüm sözlü ve yazılı ihtarlara rağmen müvekkiline teslim etmediğini, bu nedenle sözleşmenin 24. maddesi uyarınca günlük 1.000 Euro tutarındaki cezai şart bedelini ödemesi gerektiğini, diğer davalıların da bundan sorumlu olduklarını ileri sürerek, 01/06/2009 tarihinden başlayarak muaccel hale gelen yaklaşık 500.000 Euro cezai şart alacağının şimdilik 10.000 Euro tutarındaki kısmının temerrüt faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, toplanan kanıtlan kanıtlara dayanılarak, taraflar arasında Tarabya ve Bahçeşehir’deki iki ayrı işyeri ile ilgili Franchise Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 12. maddesi gereğince davacının her iki işyerine ait taşınmazı 3. şahıstan kiralayarak davalıya restaurant olarak kullandırdığı, mahkemenin 2009/121 Esas nolu dosyasında, işletme lisans sözleşmesinin feshinden sonra davalının restaurantları tahliye etmemesi ve davacıya ait reklam ve görselleri kullanmaya davam etmesi nedeniyle açılan davada, davalının ticari faaliyetlerini sonlandırdığı boş işyerinin dış cephelerinde L. C.markasını tabela ve görsel tanıtım vasıtalarından çıkarmaması nedeniyle, markanın kullanıldığı restaurantların iş yapmadığı izlenimini verdiği gerekçesiyle manevi tazminata hükmolunduğu, davacının 21.05.2009 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmeyi feshettiğini bildirerek davalının ihtarnamenin tebliğinden itibaren üç iş günü içinde sözleşmedeki şartlara uygun olarak işyerlerini tahliye etmesini aksi halde yasal yollara başvuracağını bildirdiği, davalının ise lisans sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle dükkanları sözleşmeye uygun olarak mevcut hali ile bıraktığını, tabelaları kaldırmanın davacının yükümlülüğünde olduğunu savunduğu, sözleşmenin 12.1.1. maddesinde restaurant alanının kullanımının sadece bir sözleşme süresince işletmeciye bırakıldığı, 24.2. maddesinde ise lisansın sona erdirilmesi üzerine işletmecinin sona erdirmeyi takip eden 30 gün içinde restaurant alanından herhangi bir mefruşat, reklam tabelaları çıkartmayacağının ve mefruşatı ve reklam tabelalarını yapılan yenilemeyle satın alma opsiyonuna sahip olduğunun öngörüldüğü, davacının 24.2. maddesi ile öngörülen satın alma opsiyonunu kullanmadığı, bu durumda opsiyon süresinin bitiminde restaurantların tahliyesinin gerektiği, davalının dava tarihinden önce kullanmadığı binayı davacıya teslim ettiğini kanıtlayamadığı, Sarıyer Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/120 Esas nolu kesinleşen kararı ile davalının sözleşmeye konu Sarıyer’deki restaurantı feshe rağmen tahliye etmediğinin kabul edilerek müdahalenin menine karar verildiği, söz konusu tespitin bu dava yönünden de bağlayıcı olduğu, kaldı ki anılan kararın Bakırköy 10. İcra Memurluğu’nun … nolu dosyası ile infaz edildiği, Büyükçekmece’deki işyeri için de aynı gerekçeyle açılan davanın devam ettiği, davalının sözleşmeyle öngörülen teslim yükümlülüğünü ihlal ettiğinden sözleşmenin 24. maddesiyle öngörülen cezai şartı ödemekle yükümlü olduğu, sözleşmede cezai şart olarak günlük 1.000 Euro öngörüldüğünden, dava tarihine kadar teslim edilmeyen süre bakımından talep edilen 10.000 Euro’nun kabul edilebilir sınırlar içinde kaldığı, şirket dışındaki davalıların lisans alan davalı şirketin hissedarları olarak sözleşmeyi imzaladığı, 24. maddedeki yaptırımın şirket için öngörüldüğü gibi toplam miktarın sözleşme tarihinde belirli olmadığından davalı kefillerin bu nedenle de sorumluluklarına gidilemeyeceği gerekçesiyle taleple sınırlı olarak 10.000 EURO cezai şartın dava tarihinden itibaren 1 yıllık dövize uygulanan en yüksek reeskont faiziyle birlikte ödeme günündeki TL karşılığının davalı şirketten tahsiline, diğer davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.


Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve mahkemece davacıya teslim edilmeyen restoranlar için dava tarihine kadar geçen süre gözetilerek talep edilen (10.000) Euro cezai şart tutarının kabul edilebilir sınırlar içinde kaldığı sonucuna varılmasında bir isabetsizliğin bulunmamasına, davacı tarafça talep edilebilecek bakiye cezai şart tutarının davalıların ekonomik açıdan mahvına sebep olup olmayacağının, görülecek ek davada tartışılabileceğinin tabii bulunmasına göre, davalılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.


2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava, taraflar arasındaki işletme lisansı anlaşmasının 24. maddesine dayalı cezai şart bedelinin tahsili istemine ilişkindir.


Mahkemece şirket dışındaki davalıların lisans alan davalı şirketin hissedarları olarak sözleşmeyi imzaladığı, 24. maddedeki yaptırımın şirket için öngörüldüğü gibi toplam miktarın sözleşme tarihinde belirli olmadığından davalı kefillerin bu nedenle de sorumluluklarına gidilemeyeceği gerekçesiyle gerçek kişi davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmişse de, taraflar arasındaki lisans sözleşmelerinin “Hissedarların Garantisi” başlıklı 2.4.4. maddesinde “İşletmecinin hissedarlarının işletmecinin işbu lisans anlaşmasından doğan tüm yükümlülüklerinden şahsen ve müteselsilen sorumlu olduğu ve verilen bu garanti nedeni ile Çelebinin işletmeciye başvurmadan doğrudan hissedarlara talepte bulunabileceğini kabul, taahhüt ve garanti ettikleri” belirtilmiştir. Hem bu maddede geçen ifadeler hem de davalı gerçek kişilerin diğer davalı şirketin ortakları olduğu ve dolayısıyla davalı şirketin anılan sözleşme hükümlerini yerine getirmesinde menfaatlerinin bulunduğu gözetildiğinde, davalı gerçek kişilerin anılan sözleşmeleri kefil sıfatıyla değil, garanti eden sıfatıyla imzaladıkları kabul edilmelidir.


Bu durum karşısında mahkemece, davalı gerçek kişilerin de diğer davalı şirketin işletme lisansı sözleşmelerindeki yükümlülüklerini yerine getirmemesinden dolayı garanti eden sıfatıyla sorumlu bulundukları kabul edilerek, anılan davalılar hakkındaki davanın da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.


SONUÇ:

Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme kararının davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 1.063,75 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 17.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak-Yargıtay