“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 17/05/2012 tarih ve 2011/281-2012/191 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili, müvekkili şirketin 2002 yılından bu yana telekomünikasyon hizmeti ile uğraştığını, yurt içinde ve yurt dışında geniş tüketici kitlesine hitap ettiğini, davacı şirketin ticaret unvanının 06.08.2002 tarihinde ticaret siciline tescil edildiğini, “…” ibaresini 2003 04425 numarası ile tescil ettirdiğini, ayrıca 2010/37468 numaralı “…” markasının sahibi olduğunu, davalı şirketin ticaret unvanının ise 2009 yılında … ticaret siciline tescil edildiğini, davacı ve davalı şirketin faaliyet alanlarının aynı olduğunu, davacı markasının tescil edildiği emtia ile de aynı olduğunu, davacı ve davalının faaliyet alanlarının aynı olması nedeniyle iki şirket arasında iltibas olduğu, davacı şirketin zarar görme tehlikesine maruz bırakıldığı, davalının “…” ibaresinin ticari evrakta kullanması nedeniyle davacının ticaret unvanından ve markasından doğan haklarına tecavüz teşkil ettiğini, ticaret unvanının terkin edilmesi için davalı tarafa ihtarname gönderildiğini, davalının hiç bir girişiminin bulunmadığını, davacı ve davalı şirketin ticaret unvanı arasında sadece işaret farkı bulunduğunu, bu durumun açıkça haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, davalı işletmenin ticaret unvanından “…” ibaresinin çıkarılmasına, haksız rekabetin tespiti ve men’ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili, davacı şirketin telekomünikasyon işini yapabilmesi için lisans alması gerektiğini ancak bilişim teknolojileri kurumunun lisans alabilme esaslarına uymadığını, bu sebeple davalı ve davacının iştigal alanlarının aynı olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; “…” ibaresini davacının ticaret unvanında daha önce tescil ettirmesi, ticaret unvanların karıştırılabilir niteliği ve şirketlerin aynı faaliyet konusunda tescilli oluşu nedeniyle davacı tarafın ibare üzerinde üstün hak sahibi olduğu, davalı kullanımın ticaret unvanlarının karıştırılmasına neden olabilecek nitelikte olduğu ve bu nedenle TTK’nın 54. maddesi uyarınca davalı ticaret unvanından “…” ibaresinin çıkarılması gerektiği, davacının sicilden terkin isteminin bu madde hükmüne uygun olduğu gerekçesiyle davacının sicilden terkin talebinin kabulüne, davalı marka başvuruları ile dava konusu “…” ibaresi arasında herhangi bir karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, diğer yandan davalı tarafın tescilli bir markasının bulunmadığı, bu nedenle davalı tarafın ticaret unvanında “…” ibaresi kullanmasının davacının “…” markasından kaynaklanan marka hakkına tecavüz etmediği gerekçesiyle davacının haksız rekabetin tespiti ve men’i taleplerinin reddine karar verilmiştir.


Kararı taraflar vekilleri temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve markaya tecavüz iddiası bakımından davalının marka başvurusuna konu ibare ile davacı markasının benzer olmasına rağmen aksinin kabul edilmesi doğru değil ise de davalının davacı markasının aynı veya benzeri ibareyi markasal olarak kullandığının kanıtlanamadığının anlaşılmasına göre; davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.


2- Dava mahkemece kısmen kabul kısmen reddedilmiştir. Ancak hüküm fıkrasının “6” numaralı bendinde yargılama giderlerinin tümünden davalı taraf sorumlu tutulmuştur. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326/2. madde-fıkrası “ Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.” hükmündedir. Buna göre, davacının kısmen haklı çıkmasına rağmen yargılama giderlerinin tümünden sadece davalı tarafın sorumlu tutulması doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir.


SONUÇ:

 (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraflar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 03,15 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 13.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak-Yargıtay