“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/04/2012
NUMARASI : 2010/121-2012/215

Taraflar arasında görülen davada Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12.04.2012 tarih ve 2010/121-2012/215 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 11.03.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. E. Ç. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili, davalının Almanya’da bulunan A.D… K. isimli firmanın Türkiye distribütörü olmadığı halde müvekkili ile D.. K.. isimli işletme açma hususunda ön anlaşma yaptığını, buna dayalı olarak müvekkili tarafından davalıya 74.000,00 EURO ödeme yapıldığını, henüz anasözleşme imzalanmadan davalı şirketin, Almanya’da bulunan A.. D.. K. şirketinin distribütörü olmadığının anlaşıldığını, davalıya ödenen paranın tahsili için başlatılan takibe davalının haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, davalının itirazının iptalini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili, taraflar arasında yapılan ön sözleşmeye göre davacının 1 yıl içinde işletmeyi faaliyete geçirmesi gerektiği, ancak bu süre içinde işletmeyi faaliyete geçirememesi nedeniyle sözleşmeyi feshetmek istediği, taraflar arasında düzenlenen önsözleşme gereği davacının ödediğini isteme hakkının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının dava dışı A.. A.. D.. Kaffe firması ile yaptığı sözleşme gereği anılan firmanın ürünlerini Türkiye’de satma yetkisinin bulunduğu, davacının sözleşmeyi feshetmede haklı olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine, takip konusu asıl alacağın %40’ı oranında kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.


Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve her ne kadar mahkemece 25.03.2008 tarihli marka lisans ve işleticilik sözleşmesine atıf yapılmış ve bu sözleşmede davacının imzası yok ise de aynı tarihli marka lisans ve işleticilik ön sözleşmesinin taraflar arasında düzenlendiğinin davacı tarafça da kabul edilmiş olmasına ve bu tarihte davalının dava dışı Alman firmasına ait markanın kullanılması
hususunda sözleşme yapma yetkisi bulunmamakla birlikte davacı tarafından sözleşmenin feshinden önce davaya konu markanın kullanılmasına ve bu marka adı altında işletme açılmasına ilişkin hak sahibi olan Alman firması tarafından davalıya 09.01.2009 tarihinde icazet verilmiş bulunması nedeniyle yetkisiz temsilci tarafından yapılan işlemlerin geçerli olmasına, dolayısı ile basiretli tacir gibi hareket etmek zorunda olan davacının her hangi bir mehil vermeden ve sözleşmeyi feshetmeden sözleşme gereği davalıya ödemiş olduğu paranın tahsili için doğrudan takip başlatmasının doğru bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde değildir.


2-Ancak, İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca borçlu lehine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için takibin sadece haksız olması yeterli olmayıp, alacaklının aynı zamanda da kötüniyetli olduğunun kanıtlanması gerekir. Alacaklının kötüniyetli sayılabilmesi için, haksız olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği halde icra takibine girişmiş olması gerekir. Alacaklının kötüniyetli olduğu konusunda ispat yükü davalı borçluda olup bu husus ispatlanmadığı gibi, davacı tarafından taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin geçersiz olduğu iddiası ile davalı hakkında takip yapıldığı iddia edildiğine göre davacı tarafından başlatılan takibin kötüniyetli olduğundan söz edilemez.
Bu itibarla, mahkemece, davalı tarafın kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmek gerekirken, davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.


SONUÇ:

Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak-Yargıtay