“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : İSTANBUL 3. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2011
NUMARASI : 2008/110-2011/274

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 20/12/2011 tarih ve 2008/110-2011/274 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 11.02.2014 günü hazır bulunan davacılardan S.. V.. vekili Av. S.. D.., diğer davacı Y.. P.. vekili Av. S. B. ve davalı vekili Av. B. K. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacılar vekili, müvekkili S.. V..’ın, “Topraklama Sistemlerindeki Arızayı Bildiren Erken Uyarı Cihazı”nın buluş sahibi olduğunu, adına tescil için 23.03.2005 tarihinde TPE’ye başvurduğunu, bu müvekkili ile davalı şirket arasında cihazın Türkiye sınırları içindeki kulanım, üretim ve satımı konusunda lisans hakkını davalıya veren 26.12.2006 tarihli lisans sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye göre davalının, sözleşmedeki hükümlere göre hesaplanacak lisans bedelinin %70’ini müvekkillerinden S.. V..’a, %30’unu ise diğer davacıya veya onun göstereceği üçüncü kişilere ödeme borcu altına girdiğini, sözleşmeye göre lisans bedeli satılan cihaz adeti üzerinden hesaplanacağından, davalının aylık satış raporu ile satılan veya ihraç edilen cihaz adedini bildirmesi gerektiğini, ancak davalının anılan bildirim yükümlülüğü ile lisans bedelini ödeme edimini bir kez dahi yerine getirmediğini, müvekkili S.. V..’ın sözleşmeyi feshettiğini, davalının cevabi ihtarname ile, cihazın satışının piyasada düşük kaldığını, patent sahibi lisans verenin üzerine düşen edimleri ifa etmediğini, bu nedenle sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini belirterek, kendisinin uğradığı zararların ödenmesini talep ettiğini, davalının bu iddialarının gerçeğe aykırı olduğunu, kaldı ki sözleşmenin 5.1. maddesinde de, patent konusu cihazın ticari yeterlilikte olduğunun test edildiğinin davalı tarafından kabul edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 USD (12.448,00 TL.)’sinin ve cezai şart alacağının şimdilik 10.000,00 USD (12.448,00 TL.)’sinin, işlemiş olan temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini ve yukarıda talep olunan alacakların %70’inin müvekkillerinden S.. V..’a, %30’unun ise diğer müvekkili Y.. P..’a ödenmesini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili, müvekkilinin sözleşmeden doğan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacıların edimlerini ifa etmediğini, patent belgesini sunmadıklarını, Marmara Bölge bayiliğini açmadıklarını, zarara uğrayan ve mağdur olanın müvekkili olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporlarına göre, davacı Vural ile davalı şirket arasında 26.12.2006 tarihli lisans sözleşmesinin imzalandığı, tarafların hak ve yükümlülüklerinin belirlendiği, uyuşmazlık konusu patent başvurusun tescil işlemlerinin devam ettiği, tescil işlemi sonuçlanmamış ise de, davaya dayanak lisans sözleşmesi düzenlendiği sırada, lisans alan davalının sözleşmeye konu patentin 23.02.2005 tarihinde 2005 618 sayı ile patent başvurusu yapıldığını bildiği ve başvuru halindeki buluşla ilgili lisans sözleşmesi düzenlenilmiş olması sebebiyle, gerek dava tarihinde, gerekse dosyanın derdest olduğu dönemde tescil işlemi sonuçlanmadığından, bir başka deyişle hali hazırda talep red edilmediğinden, davalı yanın buluşa patent alınmadığı yolundaki savunması dayanaksız kaldığı, kaldı ki, sözleşmenin 6.7’nci maddesinde patent başvurusunun TPE’ce red edilmesi halinde dahi patent sahibinin sorumlu tutulmayacağını sözleşme ile kabul ettiği, sözleşmede belirlenen Marmara Bölge Ana Bayiliğini tayin yetkisinin davacılara veya gösterecekleri üçüncü kişiye bırakıldığı, bu bayiliğin hayata geçirilmediği, anılan bölge ile ilgili davalının satış ve pazarlama yapması yasaklanmış olduğundan ve bayilik kurulmaması sebebiyle henüz bu yasaklar fiilen uygulanamaz nitelikte ise de, sözleşmedeki bu yasağın fiili uygulanmamasına rağmen, davalı için baskı unsuru olduğu, dolayısıyla satışlarda rakamların düşük kalabileceği, davacı yanın ise sözleşmenin bu maddesini yerine getirmemesi sebebiyle bir oranda kusurlu olduğu lisans bedeli üzerinden %30 oranında indirim yapılmasının uygun bulunduğu, lisans bedellerinin patent sahibi ya da patent sahibinin belirttiği Y.. P..’a ödenmediği, sözleşme kapsamı ve BK 161. maddesinde belirtilen hususlar nazara alındığında, sözleşmede belirlenen cezai şartın fahiş olduğu kanaatine varıldığından, bu miktardan da %30 oranında indirim yapıldığı, sözleşmenin feshinde davacı yanın haklı sebeplerinin mevcut olduğu, 2007 yılı için yani sözleşmeden sonraki birinci yıl için 6/6 ve 7/2. maddelerinde öngörülen şartlar kabul ve taahhütler ile kararlaştırılan lisans bedeli nazara alındığında, yapılan hesaplamada ilk yıl satış taahhüdü karşılığında, talep edilecek miktarın 360.000,00 USD bulunduğu, bu miktarın davacıların kusuru sebebiyle % 30 oranında indirilmesi halinde 252.000,00 USD’ye tekabül ettiği, yine sözleşmenin 13. maddesinde belirtilen cezai şart miktarı oranında da BK 161. maddesi uyarınca yapılan re’sen indirim oranı nazara alındığında da, bakiye miktarın 175.000,00 USD olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 10.000,00 USD lisans bedeli ve 10.000,00 USD cezai şart alacağının, dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan alınarak, 7.000,00’er USD’den 14.000,00 USD’sinin davacı S.. V..’a, 3.000,00’er USD’den 6.000,00 USD’nin Y.. P..’a ödenmesine karar verilmiştir.


Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamları dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.


2- Dava, taraflar arasında düzenlenen lisans sözleşmesinden kaynaklanan tazminat ile cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.


Davacı S.. V.. tarafından patentinin adına tescil başvurusu yapılan ‘Topraklama Sistemlerindeki Arızayı Bildiren Erken Uyarı Cihazı’nın, davalı tarafından Türkiye sınırları içerisinde üretilmesi, pazarlama sistemi içerisinde pazarlanması ve satışı, ara satıcılarının belirlenip, bayiliklerinin verilmesi ve sair haklara ilişkin olarak, anılan davacı ile davalı arasında 26.02.2006 tarihli ‘Lisans Verilmesine İlişkin Sözleşme’ imzalandığı, anılan sözleşme uyarınca davalının ödeyeceği lisans bedelinin % 30’nun diğer davacı veya göstereceği kişiye ödenmesi yönünde hüküm bulunduğu, ayrıca sözleşmenin tarafları için detaylı hak ve mükellefiyetler belirlendiği hususları uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşme hükümlerinden, davacı S.. V.. adına patentinin tescili için başvurulan buluşun davalı tarafından test edildiğinin, işbu sözleşmedeki kendisince yükümlenilmiş tüm edimlerin yerine getirmesini sağlayacak endüstriyel kabiliyet ve ticari yeterlilikte olduğunun kabul, beyan ve taahhüt edildiği, sözleşmenin hüküm ifade etmesi için, davacı adına patent alınması şartının öngörülmediği, davalının patente konu ürünü ERL-20 adıyla üreterek tanıtımını yaptığı hususları da dosya kapsamıyla sabittir. Ayrıca, davacı tarafa Marmara Bölge Ana Bayiliği verileceğine dair bir yan edim ile akdin fesih edilmesine neden olan tarafın, sözleşmenin feshinden kaynaklanan müspet ve menfi zararı tazmin edeceği hüküm altına alınmıştır.


Somut olayda taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi kapsamında uyuşmazlığa konu lisans sözleşmesini imzalamışlar, konu ve kapsam itibariyle bir takım hak ve yükümlülükler belirlemişlerdir. Mahkemece de doğru olarak tespit edildiği üzere, davalı üzerine düşen edimleri yerine getirmemiş olup, 01.04.2008 tarihli noter ihbarıyla da davacı S.. V.. sözleşmeyi haklı nedenle feshetmiştir. Davacı taraf, işbu davasında sözleşmeden kaynaklı müspet zararı ile cezai şartın tahsiline karar verilmesini istemiş, mahkemece yazılı gerekçe ile kısmi davanın kabulüne karar verilmiştir.


Ancak, hüküm doğru değerlendirmeler içermemektedir. Davalının edimlerini ifa etmesinde davacı tarafın Marmara Bölge Ana Bayiliği’ni açmaması kusur olarak kabul edilmiştir. Patent başvurusuna konu ürünle ilgili olarak Türkiye çapında bayilik hakkını da sözleşmeyle kazanan ve tacir olan davalı, sözleşmenin 8. maddesiyle lisans bedeli dışında, kendisi tarafından kurulacak satış ağı içerisinde ortaklarından biri davacılardan biri veya onların gösterecekleri gerçek veya tüzel üçüncü kişiler olan bir şirketin Marmara Bölgesi ana bayisi olacağını kabul etmiş, diğer bayilere nazaran kurulacak bu bayiye bir takım haklar ve muafiyetlerin sağlanacağını taahhüt etmiştir. Davalı, 6 adet cihaz dışında neredeyse hiç üretim yapmamış, üzerine düşen satış ağını kurmamış, aylık üretim miktarını davacı tarafa bildirmemiş, yüksek maliyet, alt yapı ve süre gerektiren bölge bayiliğinin açılması yönünde de davacı tarafa başvurmamıştır. Sözleşmenin hükümlerinin tamamının incelenmesinde davalının edimlerini ifa edememesiyle davacı tarafa tanınan ana bayiliğin açılmaması arasında bir illiyet bağı kurulamamıştır. Bu yönüyle davacı tarafa kusur izafe edilmesi doğru görülmemiştir. Öte yandan, taraflar serbest iradeleriyle cezai şart kararlaştırmışlardır. Mahkemece, davacı tarafın kusuru ve somut olaya uygulanması gereken mülga BK’nın 161/son maddesi uyarınca cezai şartın tenkisine karar verilmiştir. Yine somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’nın 24. maddesi uyarınca tacir sıfatını haiz borçlunun fahiş olduğu iddiasıyla bir ücret veya cezanın indirilmesini isteyemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Ancak, her sözleşme için geçerli mülga BK’nın 19. ve 20. maddeleri uyarınca cezai şart, borçlunun ekonomik olarak mahvını gerektirecek şekilde ağır ve yüksek ise, adap ve ahlaka aykırı sayılarak, tamamen veya kısmen iptal edilmesi mümkündür. Somut olayda davalı tarafından gerek cevap layihasında gerekse aşamalarda bu yönüyle bir savunma yapılmamıştır. O halde, yazılı gerekçelerle cezai şartın indirilmesi de yanlış olmuştur.


Davacılar işbu davalarında müspet zararlarının da tahsiline karar verilmesini istemişler, mahkemece yazılı şekilde davalının bir yıllık üretim miktarına göre tazminat talep edebileceği sonucuna varılmıştır. Ancak, bu kabulün de dosya kapsamıyla bağdaşır tarafı bulunmamaktadır. Zira, davalı taraf, sözleşmenin 6.6. maddesiyle üç yılda toplam 22.500 adet cihaz satılmasını temin etmek yükümlülüğünü üstlenmiştir. Her ne kadar anılan sözleşmenin 12.5. maddesinde kararlaştırılan satış rakamlarına ulaşılamaması durumunda sözleşmenin imzalanması sonrası 1 takvim yılı sonunda sözü edilen satış miktarlarının tekrar gözden geçirileceği kararlaştırılmış ise de davalı tarafından bu yönde bir başvurunun olmadığı anlaşılmaktadır. Başvuru olduğu da savunularak kanıtlanmamıştır. Dolayısıyla, davacıların talep edebileceği tazminatın belirlenmesi usulü de doğru bulunmamıştır. O halde, davacıların, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği tarihe kadar sözleşme uyarınca tam olarak hak edeceği lisans ücreti ile fesihten sonraki dönem yönüyle böyle bir sözleşmeyi aynı koşullarla üçüncü şahıslarla imzalayabilmesi için gerekli makul süre tespit edilip, bu süre esas alınarak hesap yapılması, varsa belirlenecek dönem itibariyle davacıların yapmak zorunda olup da yapmayacağı giderlerin mahsubu sonrasındaki tutarın toplamına göre tazminat talep edebileceğinin kabulü gerekir.
Bu durum karşısında, yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde taraf kanıtlarının değerlendirilmesi, denetime uygun rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.


3- Ayrıca, USD üzerinden tazminata hükmedilmiş olmasına rağmen, 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca temerrüt faizine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde avans oranı üzerinden faize hükmedilmesi de yanlış olmuş, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.


SONUÇ:

Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL vekalet ücretinin her bir yandan alınarak yek diğerine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 11.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak ; Yargıtay