“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : RİZE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/03/2012
NUMARASI : 2011/2844-2012/284

Taraflar arasında görülen davada Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 08.03.2012 tarih ve 2011/2844-2012/284 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 25.02.2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. M. Ç. ile davalı vekili Av. H. İ. O. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi İhsan Akgül tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili, müvekkilinin üreticiden aldığı yaş çayı işleyip çeşitli isimler altında piyasaya sürdüğünü, piyasaya sürülen çay poşetlerinin renk, dizayn, şekil olarak dava dışı TPE nezdinde tescilli olduğunu, davalı şirketin müvekkilinin yıllardır üretip piyasaya sunduğu maruf ve meşhur hale getirdiği çay paketlerinin benzerini basıp çay üreten firmalara satmak suretiyle dava dışı firmaların haksız rekabet eylemlerine iştirak ettiğini ileri sürerek, davalının haksız rekabetinin men’ine, davalının marka hakkına tecavüz fiillerinin giderilmesine, şimdilik 2.000,00 TL maddi ve 1.000,00 TL manevi tazminatın temerrüt faizi ile tahsiline, tecavüz teşkil edecek şekilde çay poşetlerini üretmeye yarayan araç, gereç, cihaz ve makine gibi vasıtalara el konularak imhasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili, müvekkilinin davacının ürünleriyle iltibasa meydan verecek baskı işini, davacının 05.09.1989 tarihli ihtarı sonrasında yapmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, davanın reddine ilişkin verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce “bilirkişi asıl ve ek raporlarında dosyada mevcut fatura tarihleri itibariyle davalının marka hakkına tecavüz oluşturan eylemlerini 1999-2004 yılları arasında devam ettiği belirlendiğine göre, devam eden tevacüz eyleminden dolayı dava tarihi olan 02.11.2004 tarihine kadar geçen sürede sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluşacağından söz edilemeyeceği gibi, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1995/690 Esas sayılı dosyasında davacı tarafından davalı aleyhine açılan davada mahkemenin kesinleşen 27.12.1996 tarih ve 690/1330 sayılı kararıyla davalının tecavüz oluşturan eyleminin önlenmesine karar verildiğine göre, davalının başka bir şehirde faaliyette bulunması ve uyuşmazlık konusu döneme ilişkin olarak davalı tarafından ürün ambalajlarının basımı için dava dışı Karali firmasından izin belgesi istenilmesi de TTK 20. maddesi anlamında davalının basiretli bir tacir olarak gerekli hassasiyeti gösterdiği ve bu suretle 556 Sayılı KHK’nın 61/(e) bendine göre iştirak eyleminden sorumlu tutulamayacağı sonucunu doğurmayacağı” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, davalının davacıya ait çay poşetlerini basmak suretiyle oluşan haksız rekabetin menine ve marka hakkına tecavüzün giderilmesine, 45.786,28 TL maddi ve 1.000,00 TL manevi tazminatın temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.


Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde değildir.


2- Dava, davacı markasını taşıyan çay poşetlerinin benzerlerinin davalı tarafından üretilerek davacının rakibi firmalara satıldığı iddiasına dayalı haksız rekabetin men’i, marka hakkına tecavüzün giderilmesi, maddi ve manevi tazminatın tahsili istemlerine ilişkindir.


Somut olayda, davacı vekili tarafından müvekkiline ait F., HEDİYELİK, RİZE ve TOMURCUK ibareli markalar ile iltibas oluşturacak şekilde davalı tarafından ambalaj üretilerek piyasaya sürüldüğü iddia edilmiş, davalı taraf ise üretimi yapılan K.RİZE HARMAN, K. HEDİYELİK, K. TOMURCUK ve KARALİ FİLİZ ibareli çay ambalajlarının dava dışı firmaya ait marka için üretildiğini, bu nedenle markaya tecavüz ve haksız rekabet olgusunun mevcut olmadığını savunmuş ve buna ilişkin marka tescil belgelerini dosyaya sunmuştur. Gerçektende, hükümsüz kılınıncaya kadar tescilli bir markanın tescil kapsamında kullanımı markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmez. Ancak, davalının ambalaj üretimini yaptığı dava dışı firmaya ait markalar hakkında Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce tescilin kötüniyetli olduğu gerekçesiyle hükümsüzlük kararı verilmiş ve verilen karar Dairemiz incelemesinden geçerek 10.01.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Markanın kötüniyetli tescil edilmesi durumunda verilen hükümsüzlük kararı geriye doğru etkili ise de, bu durum, markayı kötünyetli olarak tescil eden için geçerli olup, iyiniyetli 3. kişiler için geçerli değildir.


Davalının, üretimini yaptığı ambalajlara ilişkin markanın sahibi olmadığı, bu markaların dava dışı Karali firmasına ait olduğu, davalı ile dava dışı bu firma arasındaki sözleşmeye gereği davalının davaya konu ambalajları ürettiği gözönüne alındığında 3. kişi konumundaki davalının dava dışı firmanın markayı tescil ettirmesindeki kötüniyetini bilebilecek durumda olmaması nedeniyle bu markalara ilişkin ambalajları üretmesi markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmez.


Bu itibarla, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda taraflar arasındaki uyuşmazlık ele alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.


SONUÇ:

Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak-Yargıtay