“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 14/07/2016 tarih ve 2015/111-2016/118 sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 25.02.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili, müvekkilinin yurtdışı eğitim danışmanlığı alanında faaliyet gösterdiğini, 1991 yılından beri “Global” ibaresini ticari unvanında kullandığını, davalının da aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, davalının 2006 yılında “Global Vizyon Yurt Dışı Eğitim” markasını tescil ettirdiğini, müvekkilinin markasının tanınmış olduğunu, davalı markasıyla benzer olduğunu, markanın müvekkili tarafından 19 yıldır kullanıldığını, davalının tescilinin kötüniyetli olduğunu, ayrıca davalı markasının “Global Vizyon” olmasına karşın müvekkilinin markası olan “Global Yurtdışı Eğitim”i tanıtımlarında kullandığını, bu durumun iltibasa neden olduğunu ileri sürerek, davalının müvekkilinin unvanına vaki tecavüzün ve haksız rekabetin tespitini ve men’ini, davalı markasının hükümsüzlüğünü, 2.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili, müvekkilinin 1996 yılında faaliyetlerine başladığını, müvekkilinin “Global Vizyon” ibaresini markasal olarak kullandığını, ticari sicile tescilli unvanın marka hakkına tecavüz edemeyeceğini, markanın ticari unvanda olduğu şekliyle kullanıldığı, davacının müvekkilinin markasından haberdar olduğunu, uzun süre sessiz kalındığını, müvekkilinin kendi markasına ayırt edicilik kazandırdığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece uyulan bozma ilamına göre, davacı Global Eğitim Hizmetleri Turizm ve Dış Tic. Ltd. Şti tarafından davalı şirket aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile davalının TPE nezdinde tescilli 2006/27592 tescil nolu Global Vizyon Yurtdışı Eğitim + şekil 41. sınıftaki markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden tekinine, davalının markasının tescilli olduğu şekilde farklı olarak kullanımı nedeniyle davacı marka hakkına tecavüzünün ve haksız rekabetin tespitine ve menine, davacı yanın ticaret unvanına yönelik talebinin reddine, davalının eğitim ve öğretim alanında basın internet ve diğer kanallarda global ibaresini kullanmak suretiyle yapılan reklamlarının durdurulmasına, 2.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizini geçmeyecek şekilde yürütülecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Takdiren belirlenen 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.


Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


(1) HMK’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay incelemesi ancak bir kararın somut olaya uygun gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir.


Mahkeme kararının gerekçesinde, davalının 2006 27592 tescil no.lu “GLOBAL VİZYON YURTDIŞI EĞİTİM” markasının tescil edildiği 41. sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri, eğitim ve öğretim hizmetleri; Yurtdışı eğitim danışmanlığı hizmetleri, yurtdışı eğitim kurumlarına yabancı dil eğitimi ve veya akademik eğitim, mesleki staj eğitimi maksattı gönderme hizmetleri, Au Pair öğrenci yerleştirme hizmetleri” bakımından kısmen hükümsüzlüğü şartlarının mevcut olduğu belirtilmiş olmasına rağmen, hüküm kısmında dava konusu markanın hükümsüz kılınmasına denilerek, gerekçe ve hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturacak ve kararın infazında tereddüte sebebiyet verecek şekilde karar verilmiştir.


Bu durum karşısında, mahkemece yukarıda açıklanan yasa hükümlerine ve içtihada uygun şekilde tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, gerekçe ile hüküm çelişkisi içermeyen, kendi içinde tutarlı, maddi olaya ve talebe uygun, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulmak gerekirken Anayasa ile 6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298. maddelerinde belirtilen unsurlardan yoksun, gerekçe ve hüküm fıkrası arasında çelişki içeren karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın öncelikle bu nedenle resen bozulması gerekmiştir.


(2) Bozma sebep şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir


SONUÇ:

Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin uyuşmazlığın esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 27/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak; Yargıtay