“İçtihat Metni”


MAHKEMESİ : … 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ


Taraflar arasında görülen davada … 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02/09/2015 tarih ve 2011/230-2015/193 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava, 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili; müvekkilinin 1991 yılından beri üretim yapılamayan … maden yataklarını işletmeye almak üzere davalı Şirket tarafından işe alındığını ve “… Proje Başkanlığı ve… statüsü ile 1 Mayıs 2007 ile 31 Aralık 2010 tarihleri arasında görev yaptığını, bu süre içerisinde projenin …’sini bitirip dava konusu patente konu buluşu yaptığını, ancak müvekkiline ait bu teknik buluş için davalının 20/07/2009 tarihinde … nolu patent başvurusunda bulunduğunu ve buluş sahibi olarak …’nın gösterildiğinin öğrenildiğini, keşide edilen ihtarnamelere olumsuz cevap verildiğini, oysa 551 sayılı KHK’nın 11. maddesi uyarınca patent isteme hakkının müvekkiline ait olduğunu ileri sürerek TR 2009/05612 sayılı patent başvurusunda buluş sahibinin Mehmet Reha Kora olmadığının ve gerçek buluş sahibinin müvekkili olduğunun tespitine ve ayrıca müvekkilinin patent isteme hakkının gasp edildiğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalının İddia ve Görüşleri


Davalı vekili; davacının müvekkili şirkette iş sözleşmesi ile çalıştığını, dava konusu patente konu buluşun …’ya ait olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davalının dava konusu patent başvurusunu yapmak suretiyle 551 sayılı KHK’nın ilgili hükümleri uyarınca buluş üzerinde tam hak talebinde bulunduğu, buluşun bir “hizmet buluşu” olarak telakki edilmesinden mütevellit patent üzerindeki tasarruf hakkının davalıya ait olduğu, bu bağlamda 551 sayılı KHK’nın 11 ila 14. maddeleri anlamında bir patent isteme hakkı gaspının söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.


Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.



2- Dava, patent isteme hakkının gasp edildiğinin tespiti ile gerçek buluş sahibinin belirlenmesi istemlerine ilişkindir. Mahkemece, dava konusu tescilli patente konu buluşun “hizmet buluşu” niteliğinde olduğu ve davacının da bu buluşla ilgili davalı şirkete ait işyerinde 1 Mayıs 2007 ile 31 Aralık 2010 tarihleri arasında proje ekibinin başkanı ve genel müdür yardımcısı olarak çalıştığı kabul edilmiştir. 551 sayılı KHK’nın 18. maddesi uyarınca işçi, hizmet buluşu yaptığında bu buluşu yazılı olarak ve gecikmeksizin işverene bildirim yükümlülüğü altında bulunmakla birlikte, şayet buluşta diğer çalışanların katkıları var ise söz konusu katkı payının da belirtilmesi gerekmektedir. Uyuşmazlık konusu patentte buluş sahibi olarak dava dışı … belirtilmiştir. Aksi kanıtlanmadığı sürece buluşun adı geçen kişiye ait olduğunun kabulü gerekir. Ancak az öncede belirtildiği üzere dava konusu patentin hizmet buluşu olduğu ve davacının da patente konu buluşla ilgili projenin başkanı olduğu ve buluşta çalışanların da katkısının olduğu bilirkişi raporlarında açıklandığına göre, bu durumda buluşta davacının katkı payının 551 sayılı KHK’nın 18/3 maddesi kapsamında bulunup bulunmadığının tartışılması gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.


SONUÇ:

Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 24.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 Kaynakça ; Yargıtay