“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ


Taraflar arasında görülen davada … 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19/12/2012 tarih ve 2011/162-2012/274 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava, 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacının İddia ve Görüşleri


Davacı vekili; müvekkiline ait “…” ürünleri için Sağlık Bakanlığına ruhsat başvurusunda bulunulduğunu, bu sırada davalıya ait … B sayılı patentin tespit edildiğini ve müvekkilinin ürünlerinin davalının patentine tecavüz oluşturmadığını ileri sürerek müvekkilinin ürünlerinin ve fiillerinin davalının patentine tecavüz oluşturmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.

Yerel Mahkeme Kararı


Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacının bildirdiği adrese gönderilen dava dilekçesinin “gösterilen adresin Pfizer şirketinin merkezi olduğu, … isminde birinin adreste tanınmadığı” gerekçesiyle iade edildiği, davacının davalının gerçek kimliği ve adresi hakkında beyanda bulunmadığı, davalının gerçek kişi mi, yoksa tüzel kişi mi olduğunun anlaşılamadığı, bu yüzden davalının taraf ehliyetinin olup olmadığının tespit edilemediği, bu hususun dava şartı olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.


Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Kararı


Dava, 551 sayılı KHK’nın 149. maddesi gereğince patent belgesinden doğan haklara tecavüz edilmediğinin tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde, davalının gerçek kişi mi yoksa tüzel kişi mi olduğunun anlaşılamadığı ve davalının taraf ehliyetinin olup olmadığının tespit edilemediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Ancak, dosya kapsamından davalının gerçek kişi olduğu ve “…” adresinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece, davalının dosya kapsamındaki adresinin tebligata yarar açık adresi olup olmadığı araştırılarak, dava dilekçesinin tebliği ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.


SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 23.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 Kaynakça ; Yargıtay