T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2008/8890 K. 2010/51 T. 11.1.2010

 Benzer Marka Tescillerin Hükümsüzlüğüne İlişkin Yargıtay İçtihatları; tarafların markalarının tescilli ve sınıfların aynı olduğundan ilavelerin ayırt edicilik sağlamaya yeterli değildir.

# MARKA TESCİLİ #

( Tescilli veya Tescil Başvurusu Yapılmış Bir Marka İle Karıştırılması İhtimali Bulunan Markanın Tescil Edilemeyeceği ) KARIŞTIRILMA İHTİMALİ ( Markalar Arasında Görsel İşitsel ve Fonetik Yönden Benzerlik Dolayısıyla Karıştırılma İhtimali Bulunduğu – Bu Markaların Tescil Edilemeyeceği ) MARKA TESCİLİNE İTİRAZ ( Tescilli veya Tescil Başvurusu Yapılmış Bir Marka İle Karıştırılması İhtimali Bulunan Markanın Tescil Edilemeyeceği ) KHK-556/m.7,8

ÖZET : Davacı, marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. Dosya kapsamından, tarafların markalarının tescilli olduğu, sınıfların aynı olduğu, davacının tescil önceliği bulunduğu, davalının markasındaki ilavelerin ayırt edicilik sağlamaya yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Tescilli veya tescil için daha önceden başvuru yapılmış bir marka ile karıştırılması ihtimali bulunan marka tescil edilemez. Markalar karşılaştırıldığında, markalar arasında görsel, işitsel ve fonetik yönden benzerlik, dolayısıyla karıştırılma ihtimali bulunduğu görülmektedir. Mahkemenin aksi yönde tespitleri hatalıdır.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21.03.2008 tarih ve 2007/212 – 2008/78 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi S.Ç. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin 1997 yılından bu yana “R…N” markasını farklı yazım biçimleriyle hazır giyim ve tekstil sektöründe tescilli olarak kullandığını, markanın sektörde herkesçe bilinen tanınmış bir marka olduğunu, davalının 2003 yılında “R… NO B… TA” ibaresini marka olarak aynı sınıflar için tescil ettirdiğini, her iki markanın bir bütün olarak karşılaştırılması sonucu markalar arasında çağrışım yoluyla dahi olsa karıştırma ihtimalinin bulunduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin tanınmışlığından yararlandığını ileri sürerek, hükümsüzlük talep etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, dosya kapsamına göre, taraf markalarının 18, 25 ve 35. sınıflar yönünden aynı olduğu, davacının markası daha önce tescilli ise de, markaların bir bütün olarak bıraktıkları intiba karşılaştırıldığında aralarında görsel, işitsel, anlamsal benzerlik bulunmadığı, çağrıştırma dahi söz konusu olamayacağı, davacı markasının edebiyat eseri türünü ya da bir toplum kesimini, davalı markasının ise İtalyanca ya da Latince bir sözcüğü ya da bir kişi adını çağrıştırdığı, ortalama dikkat ve algılama kapasitesine sahip bir tüketicinin yanılmayacağı, her iki işletme arası bağ kurmayacağı, çağrıştırmayı da içeren karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, davacı markasının toplumda sıkça kullanılan sözcüklerden olup, ayırt ediciliği çok yüksek bir marka olarak görülemeyeceği, davalı markasının bir bütün olarak ayırt ediciliğe sahip ve davacının markasından büyük ölçüde farklı olarak algılanacak bir marka olduğu, davacı markasının tanınmış olup olmadığının tespitine gerek olmadığı, bir an için 556 sayılı KHK’nin 7/1-i ve 8/4 maddeleri anlamında tanınmış marka olduğu kabul edilse dahi, her iki marka arasında karıştırma ihtimalinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, marka tescilinin hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.

Tarafların markalarının tescilli olduğu, sınıfların aynı olduğu, davacının tescil önceliğinin bulunduğu, anlamların farklı olduğu yönünde mahkemece ortaya konulan tespit ve gerekçeler doğru ise de; görsel, işitsel ve yazımsal yönlerden benzerlik bulunmadığına yönelik belirleme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Her iki marka karşılaştırıldığında, vurgunun “R…N” ibaresinde toplandığı, orta düzeyde bir tüketicinin hafızasında bıraktığı imajın ve fonotetik etkinin bu kelimede odaklandığı belirgindir.

Davalının markasındaki diğer ilaveler, ayırt edicilik sağlamaya yeterli değildir. Davacı şirketin ürünlerini almak isteyen orta seviyedeki alıcıların, aynı ya da benzer raflarda sunulan aynı tür ürünleri gördüğünde, davacı markasının hafızada ve gözde bıraktığı iz ve etki nedeniyle, davacı ürünlerini aldığını zannetmesi, gerçekte davalının ürünlerini satın alması olasılığı güçlü bir biçimde ortaya çıkacaktır. Davalı markasındaki ilaveler, davacı markasının türevleri ve serileri olarak algılanacaktır. Tüketicinin işletmeler arasında bağlantı bulunduğu yönünde bir düşünceye kapılma olasılığı gündeme gelecektir. Mahkemenin aksi yönündeki tespitleri isabetsiz olup, 556 sayılı KHK’nin 8/1-6 madde hükmü koşullarının davacı yararına oluştuğunun kabulü ile buna göre hüküm tesisi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.