YARGITAY 11. Hukuk Dairesi 2005/6897 E. , 2006/10054 K.

Özet: DAHA ÖNCE TESCİL EDİLMİŞ BİR BAŞKA MARKAYA BENZER BİR İBARENİN MARKA OLARAK TESCİLİNE OLANAK BULUNMAMASI, TESCİL EDİLMİŞ OLAN MARKANIN TESCİL EDİLMEDEN ÖNCE KULLANIMLA AYIRT EDİCİLİK ÖZELLİĞİNİ KAZANMIŞ OLMASI VE DAVAYA KONU İBARENİN TESCİL BAŞVURUSUNDAN ÖNCE KULLANIMLA AYIRT EDİCİLİK ÖZELLİĞİNİ KAZANDIĞININ KANITLANAMAMASI KARŞISINDA TESCİL TALEBİNİN REDDİ YERİNDEDİR.

Taraflar arasında görülen davada (Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi)’nce verilen 19.04.2005 tarih ve 2004/153-2005/227 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan, tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, dünyada iletişim ve haberleşme sektöründe faaliyet gösteren en büyük firmalardan biri olan müvekkilinin “J-M…” ibareli markasının tescili maksadıyla Madrid Protokolü çerçevesinde 22.08.2000 tarihinde 9, 16, 35, 38 ve 42. sınıflardaki mal ve hizmetler için Türkiye’de ve diğer bir grup ülkede tescil edilmek üzere müracaatta bulunduğunu, TPE kayıtlarında işlem görmeye başlamış ve 9. sınıfta yer alan ürünler için M… ibareli marka ile ayırt edilmeyecek kadar benzer bulunduğundan bahisle, bu sınıftaki ürünler için davacının tescil müracaatının davalı tarafından kısmen reddedildiğini, müvekkilince yapılan itirazların da kabul edilmediğini, davacıya ait markasının menşe ülke Almanya’da 2000 yılında, ayrıca Portekiz ve İngiltere’de tescilli olduğunu, davacının M… ibaresini içeren ve başında tek harf bulunan ‘T.M…, P.M…, G.M… gibi pek çok markasının yoğun olarak dünyanın pek çok yerinde kesintisiz şekilde kullanılmaları sebebiyle davacı için ayırt edici bir hal aldığını, öte yandan redde dayanak gösterilen markanın sahibi olan S… AG.’nin M… ibaresinin davacı tarafından kullanılmasına muvafakat ettiğini ileri sürerek, TPE. YİDK’nın 26.07.2002 tarih ve M-1356 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dava konusu marka tescil başvurusu ile ilgili alınan kararların yerinde olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davacı başvurusunun kapsamındaki 9. sınıf emtialardan büyük bir kısmının 20.06.1994 tarihinde S… AG adına tescilli 152611 sayılı markadaki 9. sınıf emtialarla aynı olduğu, davacı başvurusunun konusu olan işaret ile redde mesnet markanın ayırt edilemeyecek derecede benzer olup, davalı TPE’nin işaret ile emtiaları daha önceden tescilli olan marka ile aynı ve/veya benzer olan davacı başvurusunu 556 sayılı KHK’nın 7/b maddesi uyarınca reddetmesinin isabetli olduğu, davacı markasının 22.02.2000 tarihinde menşe ülke Almanya ve sonrasında Portekiz ve İngiltere’de tescilli olmasının doğrudan TPE’nin kararının yanlış olduğu sonucunu doğurmayacağı, zira yabancı ülkelerdeki tescillerin, 556 sayılı KHK’nın ülkesellik ilkesini benimsemesi sebebiyle ülkemizde tescil başvurusunun kabulünü zorunlu kılmadığı, 556 sayılı KHK’nın 7/b ve Uygulama Yönetmeliği’nin 5/4. maddeleri uyarınca önceki marka sahibinin muvafakati halinde dahi mükerrer tescilin mümkün olmadığı, ayrıca başvuru konusu işaretin mutlak ret nedeninden etkilenmeksizin ayırt ediciliği sağlamaya olanak verecek derecede bir kullanımın da bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve Paris Sözleşmesi’nin 6/1. maddesindeki “Ticari markaların başvuru tescil koşulları, her Birlik ülkesinin yerel yasaları ve mevzuatıyla belirlenecektir” hükmü, tescil mecburiyetini kaldıran aynı Sözleşmenin 4. mükerrer 6/B (1) maddesindeki “Bu markaların, korunma talep edilen ülkelerdeki üçüncü kişiler tarafından kazanılmış haklara tecavüz etmesi halinde tescil edilemeyeceği” hükmü karşısında, daha önceden tescil edilen bir başka markaya benzer olan ibarenin marka olarak tesciline olanak bulunmamasına, ayrıca “T-M…” markası tescil edilmeden önce kullanımla ayırt edicilik kazanmış olup, davaya konu “J-M…” ibaresinin tescil başvurusundan önce kullanımla ayırt edicilik kazandığının kanıtlanamamış olmasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), 10.10.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İlgili gönderiler